YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

2021'den ne bekleyelim?

Hükümetin, iktidarın, tek başına, hukuk dışında hiçbir güvencesi olmayan ve zaten hapse atılmış olan insanları sürekli karalaması, onları mahkemeleri bile bitmeden suçlu ilan etmesi korkunç bir uygulama. Üstelik, bu insanların hiç inandırıcı olmayan suçlamalarla içeri atıldığı bir süreçten bahsediyoruz. Bu yönteme 1930’ların totaliter rejimlerinde rastlandığını söylememiz gerekir.

Buldozer gibi üzerimizden geçen 2020’yi geride bırakıyoruz. Âdettendir, yeni yıla hep umutla bakılır. Bunu derken 2019’un son günlerinde söylediklerimizi de hatırlıyorum tabii. Pek umduğumuz gibi olmadı. Ama insanlık böyle. Umuttan, mücadeleden hiç vazgeçmez. İyi ki de öyle. 

2020’yi özetlemeye gerek var mı bilmiyorum. Pandeminin on binlerce can aldığı, sağlık çalışanlarının çok zor koşullarda görev yaptığı, kayıplar yaşadığı bir yıl oldu. 2021’in ilk ayları da öyle geçecek gibi görünüyor. Türkiye Ermeni toplumu olarak da 120’yi aşkın kurban verdik pandemiye. Ateş düştüğü yeri yaktı. Üstelik hiçbirini hakkınca uğurlayamadık. Bu da 2021’e devreden bir borç olsun bize. 

Ermeni toplumu olarak sorunlarımızı da çözemedik. En başta vakıf seçimleri. Verilen tüm sözlere rağmen hiçbir gelişme olmadı. Hâlâ vakıf seçimleri genelgesi çıkmadı. Üstelik patrik seçimleri konusunda da seçme ve seçilme hakkını elimizden alan bir talimatname gelip yakamıza yapıştı. Bu gayridemokratik, geleneklere, insan haklarına aykırı talimatnameyi aşabilecek miyiz? Koca bir soru işareti... Bunun için mücadele edilecek mi? Bu da bir soru işareti. 

Türkiye’ye baktığımızda demokrasiden her geçen gün daha da uzaklaştığımız, hukuk dışı uygulamaların artık rutinleştiği bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz muhakkak. Ve bu gidişat, toplumu gün geçtikçe daha da nefessiz bırakıyor. İktidarın bilinçli olarak seçtiği siyaset nedeniyle insanlar hapiste çile doldurmaya devam ediyor. Türkiye’nin bağlı olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden gelen kararlar dikkate alınmıyor. En tehlikelisi de, iktidar, süren davalar konusunda insanları en üst perdeden suçlamaya devam ediyor. Demokratik bir düzen için son derece tehlikeli olan, kabul edilemez olan bu tutum da ne yazık ki bir alışkanlık hâlini aldı. 

Burada biraz durmak lazım. Hükümetin, iktidarın, tek başına, hukuk dışında hiçbir güvencesi olmayan ve zaten hapse atılmış olan insanları sürekli karalaması, onları mahkemeleri bile bitmeden suçlu ilan etmesi korkunç bir uygulama. Üstelik, bu insanların hiç inandırıcı olmayan suçlamalarla içeri atıldığı bir süreçten bahsediyoruz. Osman Kavala için, Selahattin Demirtaş için ve hedefteki diğer siyasetçiler, hak savunucuları, gazeteciler için yapılan budur. 

Bu yönteme 1930’ların totaliter rejimlerinde rastlandığını söylememiz gerekir. Tabloyu daha da sıkıntılı hâle getiren bir mesele de şu: Medya çok büyük oranda iktidarın elinde ve bu durum da gittikçe ne yazık ki olağanlaştı. İktidarın ‘uyarı’sı üzerine, Olay TV’nin sermaye sahipleri tarafından kapatılması, bu konudaki son örnek. 

Ekonomide durum zaten ortada. Enflasyon, dövizdeki yükseliş, işsizlik, toplumun geniş kesimini nefessiz bırakmaya devam ediyor. Kadınlara yönelik erkek şiddetti de 2020'de ne yazık ki tüm hızıyla devam etti hatta yılın son gününde üç can birden aldı. Tüm bunların üzerine bir de yanlış pandemi politikalarını ekleyelim. Gereğinden çok önce başlatılan ‘normale dönüş’ün ceremesini çekiyoruz şu an. Aşı süreci nasıl yürüyecek, o da bir soru işareti. 

Dış politikada da ağır bir yıl oldu. Ermenistan- Azerbaycan savaşı nedeniyle ülke içinde yaratılan milliyetçi hava ve Ermenistan düşmanlığı, dağılmadığı gibi, koyulaşarak sürüyor. Her iki taraftan yaklaşık altı bin gencin canına mal olan bu savaşın hiç olmazsa bitmiş olması tek tesellimiz. Ancak yarattığı tahribat sürecek gibi görünüyor. Sözünü ettiğim milliyetçi atmosfer, Türkiye Ermeni toplumunun da tedirginlik içinde yaşama hâlini derinleştirdi. 

Bu manzara içinde 2021’den ne beklemeliyiz? Esasen yılların bir kabahati yok. Her şey insanın eseri. Pandemi de öyle, içinde yaşadığımız bu cendere de. Sebat etmekten, dayanışma içinde olmaktan, mücadele etmekten, umudu her zaman diri tutmaktan başka çare yok. Herkese iyi seneler.