‘Omikron'da görünenden çok daha büyük bir dalga var"

Türkiye’de son günlerde Koronavirüs vaka sayısı 60 binlerin üzerine çıktı. Bunda Omikron varyantının çok etkili olduğu bir sır değil. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve uzmanlar, vatandaşa aşı olma çağrılarını yineliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Osman Elbek’e göre Türkiye’de yapılan PCR test sayısı yeterli değil ve varyantları tespit eden genomik analizler de yapılmıyor. Elbek ile Omikron varyantını, aşılanma çalışmalarını ve tedavi yöntemlerini konuştuk.

Türkiye’de Koronavirüs vakalarında son günlerde büyük bir artış yaşandı. Bunun dışında Omikron varyantının insanlar arasında hızlı yayıldığını biliyoruz. Vaka sayılarındaki bu artışın sebebi nedir?

Önce uzamış bir Delta varyantı pikini yaşadığımızı ifade etmem lazım. Diğer kıta Avrupası’ndaki ülkelerin aksine ne yazık ki son Delta piki Türkiye’de özellikle birinci basamakta filyasyon hizmetinin çok aksaması, yeterli test yapılmaması nedeniyle toplumsal bulaşıcılığı çok fazla oldu ve uzadı. Bu dalgayı bastıramadık; ölümler de dünyanın pek çok ülkesinin aksine oldukça yüksek bir oranda devam etti ve ediyor. Uzamış bir Delta pikinin arkasından Omikron varyantı basıncı ile karşı karşıyayız.  Bu şüphesiz mevcut sağlık hizmet yükümüzü de çok arttıracak. Biz mevcut sorunun ne olduğunu henüz bilmiyoruz çünkü Türkiye nüfusuna oranla çok az test yapıyor. Avrupa’da Omikron varyantının gündeme gelmesiyle birlikte hemen hemen her ülke PCR test sayısını arttırdı. Örneğin Portekiz ve Birleşik Krallık her bin kişiden 21’ine yapıyor. Türkiye ise her bin kişiden dördüne test yapıyor. Bunların içerisinde tarama testleri, yurtdışı çıkış testleri dahil. Yani bizim Türkiye açısından baktığımız zaman teste ulaşabilme sorunumuz var. Pek çok yurttaş özellikle kamu hastanelerinde uzun test ve kuyruklar nedeniyle hastalanmamak için test yaptırmıyor. Şimdi bu bizde göreli olarak  Omikron salgınının daha az olduğu hissiyatına yol açıyor. Ama bu toplumun içerisinde bulaşmayı ne yazık ki çok arttırıyor. Hatırlarsanız salgının en başından beri Dünya Sağlık Örgütü Başkanı yaygın test yapılması gerektiğini söylemişti. Ne kadar çok test o kadar erken tespit ve erken izolasyon ile toplumda bulaşmanın o kadar azalması demek! Türkiye bunu hiç uygulamadı. Omikron nedeniyle çok daha acil durumdayız. Almanya gibi Avrupa’nın pek çok ülkesinde kullanılan hızlı testler de gündeme getirilmedi. Görünenin çok daha büyük bir dalgasını İstanbul üzerinde yaşıyoruz. 

Sağlık Bakanı, Türkiye’de görünen ilk Omikron varyantının ardından veriler paylaştı ancak daha sonra herhangi bir yeni açıklama yapmadı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Uzun bir süre altı hastada kaldı, daha sonra yüzde 10’lara ulaştığını ifade etti. Uluslararası veri tabanlarında Omikron varyantının yüzde 40’ları aştığına dair veriler gördük. Burada sorun iki türlü. Birincisi, salgının başından itibaren kamusal otorite verilerini şeffaf olarak paylaşmıyor. İkincisi ve daha önemlisi biz Omikron’u tespit edecek PCR testlerini ve varyantı ortaya koyacak genomik analizleri diğer ülkelere kıyasla (gelişmiş Batı ülkelerini kastetmiyorum) çok daha az yapıyoruz. Ben yaklaşık iki haftadır çok yoğun bir şekilde muhtemelen Omikron varyantı dalgası içerisindeyim. Ama Omikron olduğunu bildiğim tek bir hasta var onu da bir tıp fakültesine gönderdim. Çünkü sahada PCR’lardan ve genomik analizlerden geri bildirimlerle bize hiçbir varyantın oranları ulaşmıyor. 

Doç. Dr. Osman Elbek

Virüsün başından itibaren kullanılan PCR testleri ile Omikron varyantını tespit etmek zor mu?

Hayır, Omikron varyantı PCR’dan kaçamıyor, pozitif oluyor. Fakat Omikron mu diğer varyantlar mı olduğuna dair mesela İngiltere her günlük PCR tetkiklerinin yüzde 10’una genomik analiz yapıyor ve böylece ülkesine hangi varyantın girdiğini, hangi varyantın baskın halde gittiğini görebiliyor. Biz, yüzde birin altında genomik analiz yaptığımız için böyle bir bilgiye sahip değiliz. Dünyada hangi dalga esiyorsa bize de herhalde o dalga geldi diyerek yol alıyoruz.

Peki Omikron varyantının belirtileri Delta varyantına göre farklılık gösteriyor mu? 

Bunu ortaya koyabilmek için öncelikle karşımıza gelen hastaların hangi varyanttan olduğunu bilmemiz lazım. Ne yazık ki buna çok vakıf değiliz. Benim klinik pratiğimde gündelik olarak görebildiğim son iki haftalık süreçte inatçı öksürüğün, boğaz ağrısının ön planda olduğu Covid-19 semptomatolojisi var. Nefes darlığının biraz daha geri planda olduğu bir Covid-19 semptomatolojisi bu. Dünyadaki bilimsel araştırmalar da Omikron varyantının reseptörlere daha fazla yapıştığı için daha bulaşıcı olduğu, hastane yatış oranlarında ise Delta’ya göre daha az olduğuna işaret ediyor. Bu da “Hızlı yayılan ama daha az ağır hastalık yapan varyant geldi. Bu da pandeminin sonunu getirdi” yorumunun yapılmasına neden oluyor. Lütfen şöyle düşünelim: Delta’ya göre hastaneye yatış oranını dörtte üç azaltan bir varyant gelmiş olsun; Omikron’la hastalanan her dört kişiden sadece birinin hastaneye yatması gerektiğini düşünelim. Ama Omikron varyantı, Delta’ya göre daha fazla bulaşıcıysa ve toplumda dört katı daha fazla hastalığa neden oluyorsa bu avantaj görece olarak ortadan kalkar. Bu yüzden “Omikron varyantı geldi, çok rahat edelim” gibi cümlelere Dünya Sağlık Örgütü itiraz ediyor. Bu da haklı bir itiraz, bu yüzden boğaz ve üst solunum yolu semptomları daha ön planda olmakla birlikte en büyük problemimiz hastaneler dahil olmak üzere sağlık çalışanlarına düzenli olarak tarama yapılmadığından erken tanı konulamıyor. 

Sokağa çıktığımızda veya bir yerde oturduğumuzda insanlar kendi aralarında ‘kapanma olabilir’ şeklinde yorumlar yapıyor. Diyelim ki böyle bir şey oldu, bu çözüm müdür?

Bu Türkiye’de çok yanlış tartışılıyor. Başka bir yöntem daha var ve dünyada pek çok ülke bunu uyguluyor. Birincisi, kapanmaktan ziyade gerçek vaka sayılarına ulaşabilmek için PCR test sayılarını arttırmak, hızlı testleri gündeme getirmek. En önemli bulaş kaynaklarından birinin çocuklar olduğunu biliyoruz. Dünyada 5-11 yaş aralığı aşılanmaya başlandı. Türkiye’de ise bu yaş grubuna aşılanma hakkı tanınmadı. Kapanalım mı ya da kapanmayalım mı tartışmasının dışında Türk Tabipleri Birliği ve uzmanların gündeme getirdiği pek çok öneri var. Bu önerileri hayata geçirmek lazım fakat bunların hiçbirini uygulamıyoruz. 

Aşıların Omikron varyantına karşı etkili olmadığı da söyleniyor. Buna ne diyorsunuz?

Şunu söyleyebiliyoruz ki hâlâ mRNA aşılarını iki doz olmanın Omikron varyantına karşı enfeksiyon oranlarında ciddi bir etkinliği yok; ama ağır hastalık veya ölümcül Omikron varyantıyla hastalanmayı yüzde 80’lerde önlüyor. Üçüncü dozun prensibi buradan çıktı, enfeksiyona karşı etkinliğini arttırmak için bir hatırlatma dozu yapalım. Gerçekten mRNA aşılarına bir hatırlatma dozu yapıldığı takdirde Omikron varyantı hastalık ve enfeksiyon geçirmeye karşı yüksek bir etkinlik gösteriyor. Ama hatırlatma dozu yapılmasa dahi iki doz mRNA aşısı yapılmış kişilerin de ölümcül Omikron varyantı nedeniyle ağır hastalık geçirebilme ihtimali çok düşük. 

TURKOVAC aşısı da uygulanmaya başladı. Sizce güvenli mi?

TURKOVAC ile ilgili hiçbir bilimsel veriye sahip değiliz. Çok değerli bir çaba, bu ülkenin kendi aşısını üretebilmesi, bilim insanlarının emek harcaması çok kıymetli. Bu emeğe, özene kamusal bir yaklaşım bekliyoruz ama göremiyoruz

Kategoriler

Toplum


Yazar Hakkında