Basın meslek örgütlerinden yeni yasaya tepki

TGC, TGS, DİSK Basın İş, Basın Konseyi, Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazarlar Derneği ve Türkiye Yayıncılar Birliği "Sansür yasası" olarak adlandırılan düzenlemeye karşı birleşti.

Sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeleri içeren kanun teklifine karşı basın meslek örgütleri bir araya geldi.

Kurumlar 21 Haziran Salı günü saat 18.00’da Şişhane’de yapılacak eylem öncesinde basın toplantısı düzenledi. Yasaya neden karşı çıktıklarını açıklayan basın meslek örgütleri, tasarının geri çekilmesini istedi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Burhan Felek Konferans Salonundaki açıklamaya Cemiyet Başkanı Turgay Olcayto, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkan Gökhan Durmuş, Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen, Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, DİSK Basın İş Sendikası Genel Sekreteri Özge Yurttaş, PEN Yazarlar Derneği 2. Başkanı Halil İbrahim Özcan ve Türkiye Yayıncılar Birliği adına Kenan Kocatürk katıldı.

Basın meslek örgütü temsilcileri tasarıyı ‘sansür yasası’ olarak adlandırdı.

İlk olarak sözü alan Turgay Olcayto iktidarın çok sesli bir toplum yaratmak istemediğini söyledi.

Olcayto,  “Türkiye’de sansür ve otosansür yetmezmiş gibi, tehditler ve iktidarın baskısı yetmezmiş gibi bir de insanlara sosyal medya kapılarını kapatmak istiyorlar. İnsanların düşüncelerinden korkuyorlar. Çünkü insanların düşünceleri Türkiye’yi yeşertebilir, demokrasiyi getirebilir. İktidar demokrasi deyip duruyor ama Türkiye demokrasi konusunda senelerdir en ufak bir yol dahi alamadı. Bugün parlamentoda vicdanının değil reislerinin sesini dinleyen bir iktidar grubu var. Önlerine ne gelirse bir yanlış yaptım mı diye düşünmeden el kaldırıyorlar. Parlamentodan bu anlamda çok fazla bir şey beklemek mümkün değil. Eğer ki bu tasarı Meclis Genel Kurulu'na gelirse bir yasamız daha olacak. Cezaevlerine yeni müşteriler eklenecek. Müşteriler diyorum çünkü artık Türkiye’de okullar yerine cezaevi inşaatları var. Ne kadar çok insan doldurursak oraya, o kadar iktidarda kalırız zanneden bir yönetim var.” dedi. 

Gökhan Durmuş,  yasanın gazetecilere ve basın meslek örgütlerine sorulmadan hazırlandığını belirterek şöyle konuştu:

“Bu yasada gazeteciler yok, gazetecilerin menfaatleri yok, haber yapmasını kolaylaştıracak bir düzenleme yok. Türkiye tarihinin en büyük sansür yasası var. Sadece gazetecileri değil halkın haber almasını sağlayan sosyal medya ağlarını da sansürleyen bir yasa düzenlemesi bu. Daha kanun çıkmadan Diyarbakır’da 16 meslektaşımız tutuklandı. Suç olarak gösterdikleri şeyler kameralar, fotoğraf makineleri ve haber içerikleri. İktidarın bürosu gibi çalışan BİK’e yetki verilecek. İkinci bir RTÜK oluşturulacak."

Mustafa Eşmen de  “Bunun yasalaşmasına temelden ve şiddetle karşıyız” dedi ve şöyle konuştu: 

“İktidarın zihninde sansür yasasını amasız geçirmek yatıyor. İktidar bu yasayı muhalif medyaya karşı bir sopa olarak kullanılacak. Gazeteciler daha bu yasa çıkmadan adliye koridorlarında hayatlarını geçirirken sonrası daha da vahim olacak. Yalan haberi, neyin yalan olduğunu siyasetçilerin ve yargının belirlemesi mümkün değil. Bu iş ancak basının kendi kendini denetlemesiyle çözülebilir. Basın özgürlüğünü zedelenmeden bir kanun yapılmalı” 

"Dezenformasyonu yapanlar gazeteciler değil, bürokratlar"

Adnan Özyalçıner, yasanın, anayasal haklara ve temel hak ve özgürlüklere düpedüz el koymak anlamına geldiğini söyledi.

Özge Yurttaş ise “Bu yasanın Meclis’e geldiği dönmede Diyarbakır’daki meslektaşlarımızın tutuklanması ve bununla eş zamanlı olarak iktidarı desteklemeyen kanallara verilen cezaların gösterdiği bir şey var” dedi ve şöyle devam etti:

“Türkiye basın ve ifade özgürlüğü alanının daraltıldığı, hukukun ifade özgürlüğünü korumadığı bilakis sürekli saldırıya uğradığı bir döneme giriyor. Birlikte dile getirdiğimiz itirazımızı bir başlangıç olarak düşünmek ve gazeteciliğin yapılmasının engellendiği bir dalga karşısında birlikte hareket etmek mümkün. Bundan sonra gazetecilerin hedef alındığı saldırılar karşısında birlikte ve güçlü tepkiler gösterebiliriz. Bu birlikteliği, karşı koyuşu geri adım atmadan sürdürmeliyiz. İktidarı desteklemeyen herkesin hedef haline getirildiği bu dönemde, halkın haber alma özgürlüğüne karşı yasanın geri çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”

Halil İbrahim Özcan da iktidarın korkuyu canlı tutmak istediğini belirterek “Sürekli basını susturulmaya çalışarak bir yere varılmadığını dile getirmemize rağmen iktidar kulaklarını tıkadı ve saldırganlığını arttırdı” dedi.

Sibel Güneş de “Dezenformasyonu yapanlar gazeteciler değil bürokratlar. Gazeteci sadece aktarıcı. Gazetecinin yanıltmak için haber yapması mümkün değil. Zaten böyle bir noktada bir gazetecinin mesleğe devam etmesi mümkün değil” diye konuştu.

(Ajanslar, Bianet)

Kategoriler

Güncel