OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

İsrail diyaloğu da öldürüyor

İsrail ve politikaları, toplumları keskin biçimde ikiye bölen bir faktör hâline gelmiş durumda. İsrail’in eylemleri insanların birbirini dinleme ve anlama isteğini, kapasiteni, tahammül eşiğini dramatik biçimde aşağı çekti, çekiyor.

İsrail’in Gazze’ye saldırısında ‘insani ara’ verilmiş durumda. Bunun kalıcı bir ateşkese dönüşmesi ve İsrail-Filistin sorununun müzakereler yoluyla çözümüne dönülmesi, herkesin ama herkesin iyiliği için elzem. Gazze’deki ve Batı Şeria’daki Filistinliler için bunun neden elzem olduğunu söylemeye gerek bile yok. Fakat İsrail’in Gazze’de giriştiği intikam, katliam ve etnik temizlik hareketinin sonlandırılması, dünyanın her yerindeki Yahudilerin güvenliği için de gerekli, çünkü biz her ne kadar dünyanın herhangi bir yerindeki –ve bu arada tabii Türkiye’deki– herhangi bir Yahudi’yle İsrail devletinin özdeşleştirilemeyeceğini, dolayısıyla İsrail devletinin yaptıklarının hesabının dünyanın herhangi bir yerindeki bir Yahudi bireyden veya kurumundan sorulamayacağını defaatle söylemiş olsak da, İsrail’in eylemleri öfkeyi ve tepkiyi yükseltiyor. Belirli bir kesim, belki de çoğunluk, sapla samanı birbirinden ayıran rasyonel analizler yapmak yerine, yükselen bu öfkeyi yüzyıllardır oluşmuş antisemit klişelere, ezberlere kanalize ediyor. Bir de üstüne her gün Gazze’den gelen vahşet görüntüleri eklenince sinirler iyice geriliyor, Yahudi kavramının kendisi hedef hâline geliyor.

Farklı yerlerden örnekler verebiliriz. Türkiye’de, 7 Ekim’den bu yana, Balat Musevi Hastanesi’ne yapılan gibi bazı tacizler dışında insana zarar veren bir eylem olmadı neyse ki. ABD’de ise toplumsal düzeyde daha gergin bir ortam var. Filistin yanlısı gösteriler daha fazla ve daha kalabalık olmasına rağmen İsrail’i destekleyen gösteriler de oluyor. Kasım’ın ilk haftasında Kaliforniya’nın Thousand Oaks şehrindeki gösteriler sırasında yaşanan bir arbede sırasında düşüp kafasını çarpan 69 yaşındaki Yahudi Paul Kessler, bir gün sonra hastanede öldü. New York’un Queens bölgesinde İsrail yanlısı paylaşım yapan bir lise öğretmeninin öğrenciler tarafından tehdit edildiği de söyleniyor.

Öte yandan, gerilen ortamın tehlikeye attığı hayatlar sadece Yahudilerinki değil. 14 Ekim’de Illinois eyaletinin Plainfield kasabasında, 6 yaşındaki Wadea Al-Fayoume isimli bir çocuk “Müslümanlar ölmeli” diyen ev sahipleri tarafından 26 kez bıçaklanarak öldürüldü. Geçen hafta ise Vermont’un Burlington şehrinde, kefiye takmış, Arapça konuşan üç üniversite öğrencisi sokak ortasında vuruldu. İçlerinden birinin, kurşun omurgasına isabet ettiği için bir daha yürüyemeyebileceği söyleniyor.

Amerikan üniversitelerinde de durum gergin. İsrail yanlısı ve Filistin yanlısı öğrenci grupları çatışıyor. Kimi yöneticiler, ilk günden itibaren Hamas terörizmini açıkça kınamadıkları için baskıya maruz kalıyorlar, istifaları isteniyor. Gazze protestolarına katılan kimi öğrenciler de baskı altına alınıyor, hedef gösteriliyor, hatta tutuklanıyor. Bazı üniversite yönetimleri Gazze’yle ilgili gösterileri toptan yasakladı.

Örnekler çoğaltılabilir. Bu durumun, ifade hürriyetinin en önemli siyasi değerler arasında olduğu Amerikan toplumu ve siyaseti için ne demek olduğu, dünyanın köklü demokrasilerinden biri olma iddiasında olan (ki haklılık payı yüksektir) bir ülkede baskıcı, çatışmacı eğilimlerin nasıl bu kadar kolay ortaya çıktığı, Amerika açısından yapılması gereken önemli bir tartışmadır. Ama benim bu yazıdaki muradım Amerika tartışması yapmaktan ziyade İsrail eylemlerinin, yalnız Amerika değil, dünyanın çeşitli toplumları için (örneğin Fransa’da, Almanya’da, başka biçimde de olsa Türkiye’de) nasıl bir gerginlik vesilesi olduğunun altını çizmek. İsrail ve politikaları, toplumları keskin biçimde ikiye bölen bir faktör hâline gelmiş durumda. İsrail’in eylemleri insanların birbirini dinleme ve anlama isteğini, kapasiteni, tahammül eşiğini dramatik biçimde aşağı çekti, çekiyor. Bu vahşetin nesnesi olan insanlar, kelimenin düz manasıyla çıldırmanın eşiğine geldiler zaten ama bizim gibi, dünyanın farklı yerlerinde bu vahşet görüntülerine tanık olanların da duygusal bütünlüğünü, dengesini ve sükûnetini koruyabilmesi çok zor. Duyguların yükseldiği yerlerde ve zamanlarda aklın ince ayrımları yapması zorlaşıyor.

İsrail, Gazze’de giriştiği yıkım, katliam ve etnik temizlik politikasını sürdürdüğü sürece, saldırganın ve kurbanın kimliği vakadan vakaya değişiklik gösterse de, dünyanın farklı yerlerinde yukarıda saydıklarımıza benzer olayların yaşanması maalesef sürpriz olmayacaktır. Dolayısıyla, yalnız Ortadoğu’da olası daha büyük bir savaşın önlenmesi için değil, başta Avrupa ülkeleri ve ABD olmak üzere birçok ülkenin içteki sosyal huzuru ve barışı için de İsrail’in durdurulması gerekiyor.

(Not: Ateşkesin sona ermesinden önce, 29 Kasım 2023'te yazılmıştır)