Sinema dergisinin kapatılması üzerine

Cem Altınsaray, kendisine ilk sinema eleştirilerini yazması için alan açan Sinema dergisinin kapanması üzerine yazdı.

CEM ALTINSARAY

Sinema dergisi kapandı. Ekip yeni yılın ilk sayısını neredeyse bitirmiş, son formanın matbaaya gitmesine 1-2 gün kalmışken yaşandı bu olay. Dolayısıyla yine bin bir emekle hazırlanan Ocak sayısını dahi okumak kısmet olmayacak. 19 yıldır hiç aksamadan, hiçbir kazaya uğramadan kararlılıkla yayınlanan bir dergiydi malum Sinema. Sinema kültürümüz adına yakın geçmişin en önemli aktörlerindendi. Tıpkı Uluslararası İstanbul Film Festivali gibi, hem bilinçli bir seyirci kitlesinin hem de sinemacı ve tabii sinema yazarı/eleştirmen kuşağının ortaya çıkmasında doğrudan rol oynadı. Pek çoğumuz içimizdeki sinema sevgisini onun sayfalarına bakarak, bu sayfalardan bilgi ve düşüncelerini bizimle paylaşan sayısız yazarın yazılarını okuyarak anlama ve giderek yaşama imkânı bulduk. Sinemayı bütün unsurlarıyla kavramak, yaratıcıları, türleri, teknikleri tanımak, kültürümüzü kalınlaştırırken zevkimizi inceltmek fırsatı verdi bize bu dergi.

Başta daha çok çeviri yazı ve dosyalarla yol çıkan bir yayın olsa da kısa zamanda kendi kalemlerini yarattı, başka dillere çevrilebilecek kadar değerli yazılarla doldu taştı ve filmler üzerine etraflıca düşünebilmemizi sağladı. İlk kez çıktığı ve neredeyse alternatifsiz olduğu dönemden, kültür-sanatın adeta hiçe sayıldığı bugünlere kadar çok ama çok önemli bir açığı kapattı. Bu süreçte büyük gruplardan büyük yatırımlarla çıkan benzer dergilerin tamamı çok geçmeden tarihe karışırken, o bir kale gibi ayakta kaldı. Sinemaseverlerin yoldaşı oldu.

Bundan bir 10 yıl öncesine kadar ülkemizde altın çağını süren dergiciliğin bitme noktasına geldiği şu günlerde Sinema’nın yaşıyor olması büyük bir teselliydi. Gelgelelim görünürde ekonomik ama arka planda siyasi sebeplerden sonunda o da kepenk indirdi. Okur tam anlamıyla öksüz kaldı. Sinemanın sadece eğlencelik bir şey olmadığını, aynı zamanda akla ve ruha hitap eden bir sihir olduğunu bilemeyecek artık çocuklar. Matbu bir yayını her ay büyük bir heyecan ve sadakatle satın alıp, satır satır okumanın, arşivlemenin hazzını süremeyecekler. Bunu bir derginin kapanmasından çok kültüre vurulmuş ağır bir darbe olarak değerlendirmek gerek. Sanat dediğimiz şey kültürle iç içe. Kültürün olmadığı yerde sanattan, sanatın olmadığı yerde kültürden söz edemeyiz. Film yapmak ne kadar değerli ve kutsal bir uğraşsa, filmler üzerine yazmak, onları anlamaya çalışmak da bir o kadar.

Bu noktada çok üzgün olduğumu itiraf etmemde fayda var. Bu üzüntü ilk sayısından itibaren okuru olduğum ve kendimi bir sinemasever olarak değerli hissetmemi sağlamış bir dergiyi kaybetmekten… Sevgili Mehmet Açar’ın takdiriyle daha 23 yaşında yazı işleri müdürü olduğum, ses getiren ilk eleştirilerimi yazıp adımı ilk kez duyurduğum ve iki yıl büyük bir zevkle çalıştığım bir mecranın sona erdirilmesinden… Birbirinden kıymetli yazar arkadaşlarımın ve canını dişine takmış bir ekibin bir anda işsiz ve yersiz yurtsuz kalmasından… Ve tabii az önce sözünü ettiğim gibi bundan sonraki nesillerin bu kadar kıymetli bir şeyden mahrum kalacak olmalarından kaynaklanıyor.

Derginin ilk yıllarından beri ekibin bir parçası olan ve son dönemde genel yayın yönetmeni olarak harika bir iş çıkaran Senem Erdine’den başlayarak emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.

Hepimize çok geçmiş olsun.

Kategoriler

Şapgir