Goethe’nin Hafız dostu

Gizem Asya Genç, Goethe’nin, ‘harcı İslam öncesi Arap şiiri, rindlik ve aşkın kendisinden devşirilmiş’ Şirazlı Hafız’la kurduğu fakat 4 asır ve binlerce kilometrelik mesafe ile ıskaladığı dostluğunu yazdı.

GİZEM ASYA GENÇ
giz_genc@hotmail.com

Evren, global bir köy olma yolunda ciddi mesafeler kaydetse de sanatın, edebiyatın kanı Batı'dan pompalanıyor. 14. yüzyılda henüz Batılı olmayan sanatın başlığına 'etno' etiketi vurulmadığı, iletişim kaynaklarının kısıtlı olduğu zamanda Doğulu şair ve yazarların evrenselliği yakalamış olmaları bugün bile büyüleyici. 14. yy İran'ında Şirazlı Hafız, başta İran’a komşu coğrafyaların edebiyatları olmak üzere etkisi yüzyıllarca sürecek bir edebiyat anlayışı oluşturdu.

Şimdilerde unutulsa da Hafız’ın edebi şöhreti coğrafya ve yüzyıl tanımaksızın bir bahar havası gibi bizim coğrafyamızın da üzerinde dolaşmıştır, 19. yüzyılda, Yahya Kemal Beyatlı şunları yazmıştır;

“Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış; 
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle; 
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış, 
Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde.“

Hafız’ın İran için anlamı ise şair, sufi ve rind sıfatlarının çok ötesinde, adeta bir gurur nişanesi... Divan’ı hemen her hanenin demirbaşı olan Hafız’ın şiirinin harcı İslam öncesi Arap şiiri, rindlik ve aşkın kendisinden devşirilmiştir. Hafız’ın Şiraz’da ölümünden 4 asır sonra Frankfurt’ta dünyaya gelen Goethe “İnsan, kendini yalnız insanda tanır” derken aslında Hafız ile olan dostluğunda tarife gerek bırakmayacaktı.

İkilikleri yenen Allah ve şiir

Doğu’nun ışığı henüz sönmemişken dahi Defoe, Montaigne, Voltaire gibi Batılı edebiyatın Goethe nazarındaki selefleri Doğu ve İslam söz konusu olduğunda tipik oryantalist ve üstenci üslup takınmışlardır.

İki farklı dil, din, coğrafya, dönem, zihniyet ve gün geçtikçe karanlığa boğulan, ihtişamını yitiren Doğu’ya rağmen Goethe’nin Hafız’a duyduğu hayranlık tüm bu farklılıkları bertaraf etmiştir.

'Tamamı ile sana benziyorum ben Hafız. Mukaddes kitaplarımızı, onların o mükemmel hayallerini, ben de senin Kur'an'ı aldığın gibi içime aldım. Örtülerin örtüsü üzerine basılmış İsa'nın sureti gibi, ben de onu bağrıma bastım. Reddetmek, engel olmak, kapmak istedikleri halde, inancın bu hayaliyle huzur buldum ben' .

Goethe tıpkı Hafız gibi Tanrı’ya sevgi besleyen inançlı bir şairdi, öyle ki sanat ve bilimle uğraşan kimselerin inançsızlığının yanlışlığı, inançsız olmanın kendisini yeren pek çok söz söylemiştir. İyi bir Hıristiyan ve teolojik eğitime sahip olan Goethe’nin Doğu ile ilk teması Hafız değildi, İbranice de bilmekte ve sık sık okumalar yapmakta idi.  Ne var ki bu iki inançlı şair de yaşamları boyunca heretik, kâfir gibi yaftalamalara maruz kalmışlardır. Goethe’nin Hafız’dan esinle tanımı ile; “sofu olmadan inanmak” fikri yaşadıkları çağın katı inanç çevreleri tarafından dışlanmalarına sebep olmuştur. Goethe duyduğu hüznü:

“Ve işte böyle Hâfız, senin yaşadıkların

Dostunun da aynen böyle başına gelmiştir.” diyerek dile getirmiştir.

'Senin şiirin yıldızlı göğün dönen kubbesi gibidir ”

Goethe, Hafız ile döneminin edebi neşriyatı sayesinde tanışsa da bütünlüklü ve doğrudan temas Hammer’in çevirileri sayesinde olmuştur. Aşk, doğa ve din temalarında Alman şiirinin en güzel örneklerini yaratan Goethe’nin Hafız hususundaki tüm mısraları içli ve de histeriktir, taklide açıktır zira Goethe bir dost bulmuştur, aşkı, Allah’ı, şarabı ve yeryüzünün güzelliklerini birlikte kutsayabileceği bir dost! Ne var ki 4 asır ve binlerce kilometrelik mesafe ile ıskalamıştır bu dostu. Hafız haberdar olmadığı bu dosttan ilhamı esirgememiş ve Alman şiirinin en özgün örneklerinden Doğu-Batı Divanı’nı yazdırmıştır ve ancak bu şekilde sohbet edebilmiştir onunla…

'Dünya yarın batacak da olsa,

Seninle Hâfız, sadece seninle

Girmek isterim müsâbakaya! Tasada ve kıvançta

İkiz kardeş olalım!

Senin gibi sevmek, senin gibi içmek

gururum olsun, hayatım olsun, benim...'.

Kategoriler

Şapgir

Etiketler

Şirazlı Hafız