‘Kobanê’ye, Bosna’daki gibi müdahale gerekiyor’

Kobanê’de yaşananların da insan hakları ihlali bakımından Bosna ve Kosova’yla büyük benzerlikler taşıdığını söyleyen uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Cenap Çakmak, bu tür durumlara karşı bir devlet koruma sağlayamıyorsa, uluslararası toplumun devreye girmesi gerektiğini söylüyor. Çakmak’a göre, Kobanê’deki tek farklılığın çatışma bölgesinden gelen bilgilerin kısıtlı olması.

1995'te NATO birlikleri Bosna'ya girerek Sırp güçlerinin yol açtığı insani krizi durdurmayı başardı

EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com

16 Eylül’den bu yana, İslam Devleti (İD) tarafından kuşatma altında tutulan Kobanê’de yaşanan insanlık krizi, uluslararası insani müdahalenin gerekliliği tartışmalarını doğurdu. İD’e karşı bir araya gelen uluslararası koalisyonun müdahalesinin yetersizliği sebebiyle, İD’i durdurmak için daha kapsamlı bir saldırının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, bölge üzerine yapılan tartışmaların önemli gündemlerinden biri. Uluslararası müdahalenin bir seçenek olarak masaya konması da akıllara NATO’nun 1995’te Bosna’ya ve 1999’da Kosova’ya müdahalelerini getirdi. Birleşmiş Milletler (BM) Elçisi Staffan de Mistura’nın da dikkat çektiği bu benzerliği, Osmangazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Cenap Çakmak’la konuştuk.

Çakmak’a göre, uluslararası müdahale yapılmasının tek şartı, uluslararası hukukun belirlemiş olduğu kuralların ihlal edilmesi. Ancak bu durumda, uluslararası kurumlar tarafından bir dizi önlem alınmasının gündeme geleceğini söyleyen Çakmak, Bosna’da yaşananın iç savaş, Kosova’dakinin ise ayrılıkçı bir gruba karşı merkezi yönetimin verdiği karşılık olduğunu, fakat ağır hukuk ihlalleri yaşanması nedeniyle iki bölge için bu kararların alındığını belirtiyor. Çakmak’a göre, Bosna ile Kosova’daki durum arasındaki en büyük fark, Bosna’da müdahalenin BM Güvenlik Konseyi kararı ile yapılması, Kosova da ise Rusya’nın engellemesi sonucunda böyle bir konsey kararının olmaması.

Kobanê’de yaşananların da insan hakları ihlali bakımından Bosna ve Kosova’yla büyük benzerlikler taşıdığını söyleyen Çakmak, bu durumlara karşı bir devlet koruma sağlayamıyorsa, uluslararası toplumun devreye girmesi gerektiğini söylüyor. Çakmak’a göre, Kobanê’deki tek farklılığın çatışma bölgesinden gelen bilgilerin kısıtlı olması ve işlendiği farz edilen soykırımın, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve etnik temizlik suçlarının belgelenmemiş olması. Bosna’da yaşananlara müdahale edilmesini ve sonrasında sorumluların yargılanmasını sağlayanın Mısırlı uluslararası ceza hukukçusu Şerif Bassiouni olduğunu, tek başına Bosna’da binlerce belge toplayarak bunu başardığının altını çiziyor. Kobanê’de böyle bir sürecin yaşanmamış olmasının, önemli bir sorun olduğu görüşünde. Çakmak’a göre, yine de muhariplerin bile koruma haklarının ihlal edildiğine dair çok sağlam kanaatler var ve bu kanaatler Kobanê’ye uluslararası müdahale için yeterli; hatta bu müdahale sadece Kobanê için değil, bütün Suriye için dile getirilebilecek bir şey.

Çakmak, bu müdahalenin gerçekleşmesini iki faktörün engelleyebileceği görüşünde. İlki, müdahalenin hedefinin ne olacağı tartışmasının, nasıl sona ereceği. Zira, Türkiye’nin talep ettiği gibi Esad rejimin devrilmesini hedefleyecek bir müdahalenin uluslararası hukuka uygun olmayacağını söyleyen Çakmak’a göre, müdahale sonucunda rejimin devrilmesi beklenebilir, ancak asıl hedefin Suriye devletinin yerine getiremediği sorumluluğu üstlenmesi için uluslararası toplumu harekete geçirmek olmalı. İkinci faktörse, tabii ki Rusya. Çakmak’a göre, BM Güvenlik Konseyi kararıyla askeri müdahale yapmak, Rusya’nın veto yetkisi yüzünden mümkün değil. Kosova’da olduğu gibi konsey kararı olmadan da müdahale edilebileceğini söyleyen Çakmak, şu anki politik konjonktürün 1998’den farklı olduğunu ve Batı’nın bu kararı vermesinin çok kolay olmayacağını belirtiyor.


Bosna ve Kosova’da ne olmuştu?

1992’de başlayan Bosna Savaşı boyunca, Sırbistan ve Bosna Sırp Cumhuriyeti yönetimleri tarafından Bosnalı sivillere karşı girişilen Tuzla, Markale ve Srebrenitsa katliamları sonucunda, toplamda 9 bine yakın sivilin hayatını kaybettiği gerekçesiyle, 30 Ağustos 1995’te NATO uçakları Bosna Sırp Cumhuriyeti’nde seçilmiş bazı hedefleri bombaladı. NATO saldırılarına uzun süre dayanamayan Sırp birlikleri, Ekim ayında teslim olmak zorunda kaldı. NATO’nun baskısı sonucu, Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Sırbistan’ın masaya oturmasıyla üç yıl süren savaş, Kasım 1995’te imzalanan Dayton Antlaşması’yla son buldu.

Bağımsızlık talebini dillendiren Kosova’ya giren Sırp ordusunca 5 Mart 1998’de başlayan katliamlar sonucu, 750.000 Kosovalı mülteci durumuna düştü ve etnik Arnavut oldukları için 6 bin kişinin öldürüldü. 24 Mart 1999’da Rusya’nın itirazına rağmen ABD liderliğindeki NATO güçlerinin başlattığı hava harekâtı, 10 Haziran 1999’a kadar sürdü. İki gün sonra, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da gerçekleştirilen en geniş çaplı kara harekâtıyla NATO birlikleri, 12 Haziran’da Kosova’ya girdi ve Birleşmiş Milletler, Kosova’nın bağımsızlığına kadar bölgeyi kontrolü altına aldı. Kosova krizinin sürprizi ise operasyona karşı çıkan Rusya’nın NATO’dan önce askerlerini Priştina’ya sokmasıydı.

Kategoriler

Güncel Dünya Gündem