DOSYA
Sezgin Tanrıkulu: Hak savunucuları geleneğinin çocuğu
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu: Suç mahalli öyle bir hale getirildi ki, o mekândan kullanılabilecek delil bulmak mümkün olmayacak. İşte, bu kasten, Tahir’i faili meçhule dönüştürmek için yapıldı.
Şebnem Korur Fincancı: Tahir’in gözlerindeki gerçeğin ışığı
TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı: Silah seslerinin olduğu bir yerde hak ihlallerinin de olacağı öngörüsüyle dimdik ayakta iken, kendisinden önce insanlığı düşünürken, kalleş bir kurşun arkasından gelip alıvermişti onu aramızdan.
Ferhat Encü: Onun bıraktığı yerden
HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü: Tahir Elçi bu ülkede cezasız kalmış birçok faili belli davayı takip ettiği gibi, Roboski Katliamı davasını da yakından takip etti ve dava sürecinde bizi hiç yalnız bırakmadı.
Meral Danış Beştaş: Hakikatleri dile getirmenin gücüne inanıyordu
HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş: 93’te bir grup avukat gözaltına alındık. Ben Diyarbakır’dan, o Cizre’den gözaltına alındı. 16 avukat, JİTEM’de gözaltındaydık. Birbirimizin işkence seslerini duyduk. Gözlerimiz kapalı olsa da ona yapılan işkenceyi ben duydum, bana yapılan işkenceyi o duydu. O kadar yakındık.
Mehmet Emin Aktar: Hepimizi ensemizden vurdular
Avukat, eski Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar: Tahir, 92’de avukatlar operasyonunda tutuklandı, gözaltına alındı, işkenceden geçti. Tahir’le ilk defa gerçek anlamda karşılaşmam, cezaevinde oldu. Onların avukatı oldum, 93 yılıydı.
Ermeni hamalların yerini Kürt hamallar nasıl aldı?
Geçtiğimiz haftasonu yapılan ‘Yok Edilen Medeniyet’ konferansının en çok ilgi gören konuşmalarından biri Hollandalı tarihçi Jelle Verheij’inkiydi. 1895’te İstanbul’da gelişen olaylar sonrası kiliselere sığınmak zorunda kalan Ermenilerin anlatıldığı bu konuşma, Verheij’in İngiltere’deki arşivlerde tesadüf eseri bulduğu bir belgeye dayanıyor. Üç Horan Kilisesi’ne sığınan bin Ermeni’nin isimleri, meslekleri, geldikleri yerin ve İstanbul’da oturdukları yerin bilgisinin olduğu bu belge, hem 1895’te İstanbul’da yaşanan önemli ama pek de bilinmeyen bir olaya ışık tutuyor hem de İstanbul’daki Ermeni mevsimlik işçilerin hikâyesini anlatıyor.
Hamit Bozarslan: HDP, Kürdistan’ın Türkiye’ye son daveti
Bozarslan: Şu anda aslında Türkiye’yi yönetenler ve Cumhurbaşkanı, siyaseti bir intikam ve kan davası olarak görüyorlar. 7 Haziran seçimleri de bu çevre tarafından bir kan davasının başlangıcı olarak görülüyor. Şu anda da devam eden bu kan davasıdır. Size ödettireceğiz, diyorlar.
Agos'un arşivinden: Kırıkhan Kilisesi’ne el konuldu
Agos’un arşivinden köşesinde bugün, 1998 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından el konulan Türkiye Ermeni Patrikliği’ne bağlı Kırıkhan Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nin hikayesi var.
Agos'un arşivinden: Madağlar bu yıl Patrik’siz
Agos’un arşivinden bugün, yakalandığı amansız hastalık nedeniyle, 2008 yılından bu yana bilinci kapalı bir şekilde Surp Pırgiç Hastanesi’nde yatan Patrik Mesrob Mutafyan’ın sevgi sofralarına katılmamasıyla ilgili bir haber yer alıyor.
‘Hiç tanışamamış olsak da Armaşlı Ermeniler bizim komşularımızdı’
Ömer Akın’ın ilk romanı ‘Tosbit Dağı’ bugünkü adı Akmeşe olan Armaş’ta yaşayan Ermenileri anlatıyor. Adını Armaş yakınlarındaki bir dağdan alan roman, Armaş Ermenilerinin 1914-1915’te yaşadıklarından bir kesit sunuyor. Eski bir sendika yöneticisi olan Ömer Akın, doğup büyüdüğü Armaş’taki Ermenilerin tarihini olduğu kadar, kültürel varlığını da araştırıyor. Ömer Akın’la ‘Tosbit Dağı’ndan yola çıkararak, Armaş ve Armaşlı Ermeniler üzerine konuştuk.