LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Tuzlu balık çok eski olabilir ama Lakerda bütün tuzlu balıklardan çok daha fazlasıdır. Boğaz’ın, İstanbul’un alametifarikalarının başında gelir. Yurtdışına çıkan tanıdığım hemen her İstanbullunun özlem listesinin başında da lakerda vardır.

Tüm suçların ve yalanların er geç gün yüzüne çıkmak gibi bir huyu var. Bazen bir mülakatta, en üsttekilerin sözlerinin satır aralarında, bazen su baskını toprağı taşıyınca topraktan çıkan kemiklerde, bazen ölmekte olan bir ninenin son sözlerinde, bazen nüfus kayıtlarında, gerçek hep ortaya çıkıyor.

Sonra biri, şarkının ortasında Adana Ağıtı’nı söylemeye başladı. Çok sıradan bir şeymiş gibi. Başka bir şeyler söylüyor olmak ayıpmış gibi, bir kutsal metinmiş gibi, birden hepsi aynı ağıdı okumaya başladı. Birden acının, özlemin, yok oluşun elle tutulur bir şey olduğunu fark ettim. Memleketlerinden uzakta, Paris’te, bir Ermeni yaşlılar yurdunda bana ve tarihe bir not bırakıyorlardı. Çok ufaktım. Acıyı ve gerçeği anlayacak kadar büyüktüm.

Ölümlerin birer sayıdan ibaret olmadığının, ölenlerin birer insan olduğunun farkına varırsan işler değişiyor. O zaman büyük bir acının, çok büyük bir adaletsizliğin yaşandığını konuşmak zorunda kalıyorsun. Bir yerlerde büyük bir suçun işlenmiş olduğunu biliyor olmak, üstelik o suç cezasız kaldıysa, önce adalet duygusunu, sonra tüm duyguları köreltiyor.

Şarap üretiminin girebileceği darboğazın, sadece şarap üreten 150’ye yakın üreticinin sorunu olduğıu düşünülmemeli. Büyük zorluklarla o şarap üreticilerine üzüm sağlayan bağcıların, o bağlarda çalışan işçilerin de sorunu bu. Üstelik, özellikle sezonluk hasat işçilerinin çoğu kadındır. Genelde çocukların okul masraflarını, evlerinin ekstra ihtiyaçlarını karşılamak için gündelik olarak çalışırlar. Onlar için de çok büyük önem taşıyor, şarap sektörünün geleceği.

Bu bayram Antik Anadolu’da, Fenikeliler tarafından da kutlanırdı. Fenikelilerde bereket tanrıçası Astarte’nin simgesi de tavşan ve yumurtaydı. Babil’e kadar uzanan geleneklerde yeni yaşamın ve bereketin simgesi olarak yumurta hediye edilmesi âdetinin olduğunu görüyoruz. Ermeni mitolojisinde de bu diriliş bayramının izleri var.

Bir duvar yazısı diyordu ki “Normale geri dönmeyeceğiz, çünkü sorun normalde!” Yaşadığımız dünyayı giderek daha hızlı bir şekilde tüketirken nasıl bir son bekliyorduk ki? Bugün yaşanan virüs belasını, küresel iklim değişikliğinin daha hızlısı gibi görmek lazım belki.

Geçen hafta, memlekete gelemeyen bahardan bahsetmiştik. Her ne kadar ruhumuzu karartan mevzular ayyuka çıktıysa da, takvimler bizim başımıza gelenleri pek umursamıyor. O yüzden belki de, Çetin Altan’ın meşhur tabiriyle, ‘enseyi karartmamak’ lazım; elbet bahar gelecek memleketimize. Zaten havalar ısınmasa da baharın nimetleri yavaş yavaş kendini göstermeye başladı.

Açlıkla, soğukla, boğulmakla mücadele eden, parmak kadar çocuklar görüyoruz, kafamızı kaldırdığımızda. Bütün bunların müsebbipleri, şakşakçıları utanmıyor; biz utanıyoruz. Savaşmamayı tercih etmenin bir seçenek olmayacağını savunuyorlar. “Kalıp ülkesinde savaşsaydı” diyorlar.