FETHİYE ÇETİN
Allı Turnam
Seni tanıdıkça samimiyetine, doğallığına, bildiğini, gördüğünü, hakikati lafını esirgemeden, taviz vermeden doğrudan dile getirişine hayran kaldım. En gerilimli ortamlarda söz alıp o eşsiz üslubunla ortamı nasıl yumuşattığına ama asla mağduriyet dilinden konuşmadığına, karşındaki herkese aynı seviyeden bakarak önyargıları kırdığına, o büyülü gücüne tanık oldum. Bu gücü ben bir de Hrant’la yaşamıştım.
İnsandışılaştırmak
Devletlerin sahip olduğu yıkıcı güç egemenlikleri altındaki toplumlara da sirayet edebiliyor, yayılabiliyor. İşte bunu engellemek, insanlığı insanların kötülüğünden korumak için büyük bir mirastır evrensel beyanname ve evrensel hukuk.
Ama ne yazık ki bugün, sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde, ilkeleri insan hakları rejimince belirlenmiş ancak uygulaması devletlerin insafına bırakılmış bir dünyada, devletler ‘biz’i kurarken öteki olarak tanımladığını dışarı atıyor. Yurttaş olup olmadığına bakmaksızın egemenlik alanlarındaki insanların haklarını ihlal ediyor, insanların bir kısmını geçici ya da sınırlı haklarla tanımlıyor, insandışılaştırıyor.
Soykırımı konuşmak
Kabaca söylersem Anayasa Mahkemesi, yüzyılı aşkın bir süre önce gerçekleşmiş ve halen tartışılan bir tarihsel konu var -ki Mahkeme bunu tırnak içinde ‘Ermeni Tehciri’ olarak ifade etmiş- bu konudaki tarihsel gerçeklerin ortaya çıkabilmesi için oturun konuşun, yasaklamayın diyordu.
Bu kararı önemli kılan bir diğer husus, kararı veren AYM İkinci Bölüm üyelerinin oy birliğiyle karara imza atmış olması. Beş yargıcın imzasını taşıyan bu karar, akademide, fakültelerde örnek karar olarak ders programlarına alınmayı hak ediyor
Geleceği kurmak
Bugün ülkemizde gençler, kadınlar ve halkın önemli bir kesimi, yıllardır dayatılan baskı, korku, adaletsiz politikalara karşı ayaktalar ve demokratik, laik, adil bir geleceği birlikte kuracağız diyorlar, direniyorlar. Direnişlerine damgasını vuran anlayış, savunmacı pozisyon almak değil aksine talep etmek ve taleplerini yüksek sesle haykırmak. İşte bu önemli gelişme hepimize önemli fırsatlar sunuyor. Tek adam rejimini mümkün kılan paradigmayı tartışmadan demokratik, çoğulcu, laik, adil, eşitlikçi ve kimseyi dışarıda bırakmayan kapsayıcı bir geleceği nasıl inşa edebiliriz? Bu yazımı bir davetle bitirmek istiyorum. Gelin hep birlikte bu soruları ve elbette daha fazlasını soralım ve geleceğimizi tahayyül edeceğimiz, tartışacağımız bir platform oluşturalım. Peki bu nasıl bir platform olabilir?