Tengioğlu, cezaevine girmeden önce de ‘derin devlet’ ve Sedat Peker hayranı mıydı bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa, o da paramiliter yapıların insan malzemesinin genellikle sabıkalılardan ve suça eğilimli kişilerden oluşturulduğu ve cezaevlerinin bu konuda önemli bir kaynak olduğu. Beş yıl önce sokakta rahatlıkla edilen bu sözler bugün ancak güncel bir saldırı nedeniyle gündeme geliyor ve kimi mecralarda neredeyse magazinleştirilerek sunuluyor. Oysa burada çok vahim bir tabloyla karşı karşıyayız.
Geçen haftadan devam:
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e saldıran Selçuk Tengioğlu sokak röportajında Bayrampaşa Cezaevinde Yasin Hayal ile yattığını söylüyor ve ardından,
"Bir de çok güzel değerli insanlar vardı. Onların ismini vermeyeceğim” diyor.
“Benim gibi bir adama Sedat Peker dese ki git canlı bomba ol, olmazsam şerefsizim” gibi bir cümleyi rahatlıkla kuran, devamında organize suç örgütü liderine hayranlığını sakınmadan açıklayan bu kişi, kendi deyimiyle ‘çok güzel değerli insanlar’ın ismini vermekten sakınıyor. Anlaşılan o ki burada açık etmek istemediği önemli şeyler var. İnsan güzel ve değerli bulduğu insanların isimlerini neden saklasın ki?
“Canlı bomba olmazsam şerefsizim” sözü ise her an ‘göreve’ hazır olduğunun ilanı gibi.
Tengioğlu, cezaevine girmeden önce de ‘derin devlet’ ve Sedat Peker hayranı mıydı bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa, o da paramiliter yapıların insan malzemesinin genellikle sabıkalılardan ve suça eğilimli kişilerden oluşturulduğu ve cezaevlerinin bu konuda önemli bir kaynak olduğu.
Beş yıl önce sokakta rahatlıkla edilen bu sözler bugün ancak güncel bir saldırı nedeniyle gündeme geliyor ve kimi mecralarda neredeyse magazinleştirilerek sunuluyor.
Oysa burada çok vahim bir tabloyla karşı karşıyayız ama biz ne yazık ki bunu sorun etmiyoruz. Suç olarak tanımladığımız; mesela buradaki bombalama eyleminin açıkça savunulması hatta övünülerek ifade edilmesi aslında suçu normalleştiriyor, sıradanlaştırıyor hatta affedilir hale getiriyor ki biz buna izin vererek her şeyden önce toplum olma vasfımızı yitiriyoruz.
Şöyle devam ediyor Tengioğlu:
“Ben Yasin Hayal'e çok güzel bir kıyak yaptım. O çocuğun elini yüzünü keseceklerdi Bayrampaşa'da. Ben engelledim diye çocuk bana tav oldu. Yani çocuk benim yanımdan ayrılmıyordu. Yasin Hayal bana içini döktü. 'Selçuk abi beni derin devlet kullanacak, ben kullanılacağımı biliyorum ama ben isim peşindeyim. Birilerini öldürtecek bana devlet. Ben de devletin o hassas tarafından faydalanıp isim yapacağım' dedi.”
Tengioğlu’nun sözleriyle Yasin Hayal, “birilerini öldürtecek bana devlet” demiş, buradaki devlet vurgusu, Yasin Hayal’i harekete geçiren odağı işaret etmesi açısından önemli. “Ben de devletin o hassas tarafından faydalanıp isim yapacağım” sözleri ise devletin karakterine tutulmuş bir ayna gibi adeta.
Bir ara, “derin devlet nedir” diye soruyor ve kendi sorusuna şöyle cevap veriyor: “derin devlet gizli çalışır, vatanı milleti, bayrağı koruma altına alır, yanlış adamlara terbiye verir.”
Tengioğlu ardından devleti, derin devlete sahip çıkmadığı için eleştiriyor, öfkeyle sitem ediyor:
“Ama çocuk ne oldu? Bu vatandaş ismini biliyorsunuz. O adamı öldürdüler ama devlet ne yaptı? Derin devletin makamları değişince şimdi çocuk cezaevinde perişan durumda. Ya kardeşim ya derin devlete adam gibi sahip çıkın ya derin devletin kafasını kesin. Yani şimdi sen beni derin devlet yapıyorsun, vatansever yapıyorsun. Düne kadar Sedat Peker'in arkasında vali, kaymakam böyle duruyordu. Devletin koruması vardı arkasında. Ondan sonra Sedat ile ters düştü. Kendi ülkesinden neredeyse dışarıya kaçırdılar. Yani onun için, derin devlet olsun ama adam gibi olsun.”
“İsmini biliyorsunuz bu vatandaş” dediği Hrant Dink. “O adamı öldürdüler ama devlet ne yaptı? Derin devletin makamları değişince şimdi çocuk cezaevinde perişan durumda.” sözleriyle Yasin Hayal’i haksızlığa uğramış perişan, mağdur bir çocuk olarak resmediyor. Zira “devletin o hassas tarafını kullanarak işlenen suçların cezai bir karşılığı olmayacağını inanıyor. Yasin Hayal’in cezaevinde oluşunu ise derin devletin makamlarının değişmesine bağlıyor, yani Tengioğlu’na göre derin devletin makamları değişmese Yasin Hayal cezaevinde olmayacak, isim yapıp kuvvetle muhtemeldir ki kahraman olacakmış.
Çünkü bu adamlar devletin hassas tarafından yararlanıp suç işlediklerinde cezalandırılmayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Biliyorlar çünkü yaygın ve süreklileşmiş bir cezasızlık kültürünün içinden geliyorlar.
Cezasızlık kültürü, kimin bedeninin değersiz olduğu, kimin haklarının ihlal edileceği, bu ihlalin hangi koşullarda meşru olabileceğinin bilgisini de içeriyor ve bütün bunlar kuşaktan kuşağa, geçmişten günümüze taşınan bir hafıza alanı oluşturuyor.
Bu hafıza, mesela 1915’te Ermenilere karşı işlenen suçların cezasız kaldığı; cezasız kaldığı gibi bir kısım failin ödüllendirildiği, Ermeni öldürmenin, Ermeni malına çökmenin suç değil hak olduğu bilgisini içeriyor.
Bu hafıza, devletin ‘biz’i kurarken dışarıya attıklarının başka bir deyimle topluma ‘sizden değil’ diye işaret ettiklerinin haklarının ihlal edilebileceği bilgisini içeriyor.
Sorumsuzluk halini güçlendiren bir hafızadan söz ediyoruz.
Uğur Ümit Üngör’ün sözleriyle;
“Hukuksuzluk sisteminin temel dayanağı cezasızlıktır. İşlediği suçun yanına kâr kalacağını anladığı andan itibaren insanlar her şeyi yapar.”