Dünyadaki tek ‘Ohannik’

Amasya’da bir kadın, rahmetli kocasının ismini küçük torununa vermiş. Küçük torunu, bu isme sahip çıkmayı önemsemiş, çünkü bunun, kimliğiyle barışık olması anlamına geldiğini düşünmüş, kişinin kimliğinin kendisine verilen bir lütuf olduğuna inanmış. Bu lütuf adına, Ohannik Akopcan’la, isimler ve Amasya’daki Ermeniler üzerine konuştuk.

İsminizin anlamıyla başlayalım mı söze?

Ohannik, ‘Yohannes’in, Ermenicedeki haliyle ‘Hovhannes’in kısaltılmış şekli. Bu kısaltma yalnız benim doğum yerim olan Amasya'da kullanılıyordu. Daha da kısaltılmış şekliyle, ‘Onnik’ olarak da bilinir bu isim. Bugün dünyada Ohannik isminde yalnız ben kaldım. Amasya'da çocukken tanıdığım, Ohannik ismini taşıyan birkaç kişi ebediyete intikal etti.

Anlamı ne?

Bilmiyorum. Batı’da bu isim John, Jean olarak geçer. Johannes Brahms, Johann Sebastien Bach gibi, müzikten aşina olduğumuz isimleri biliyoruz.

Bu ismin size verilişinin nasıl bir hikâyesi var? Kim seçmiş adınızı?

Babamın anneannesi seçmiş. Kocasının ismiymiş.

Nasıl biriymiş kocası, biliyor musunuz?

Ekmekçiymiş. Fırını varmış.

İsmini taşıdığınız-yaşattığınız kişiyle aranızda bir bağ var mı?

Bendoğduğumda o çoktan vefat etmişti, fakat babamın anneannesine derin bir sevgiyle bağlı olduğumdan, ismim benim için çok kutsal. Ben ahlaki-vicdani sevgiyi ilk olarak onda gördüm ve bu beni derinden etkiledi. Hıristiyanlığı şekiller dışında, derinden, vicdanla ve sevgiyle yaşayan bir kadındı. Hıristiyanlık duygusunu o bana aşıladı. Bu duygular ve ona olan düşkünlüğüm nedeniyle, ismimi, Batı’daki versiyonuna dönüştürmeyi, Jean veya John olarak değiştirmeyi asla düşünmedim.

Batı’da, isminizin Batı’ya uzak şekliyle yaşamak zor mu?

1970’te öğrenim için Fransa'ya geldim, sonrasında Fransa’da ve ABD’de yaşadım. İsmimi taşımak bana hiç zor gelmedi. Aksine, dünyada bu ismi taşıyan tek kişi olduğumdan dolayı çok ama çok memnunum.

Anlaşılması sıkıntı olmuyor mu?

İsmimi işittiklerinde ilk soruları manasının ne olduğu oluyor. Ben de severek cevap veriyorum.

Türkiye'de de durum böyle miydi?

Çocukluğumda, sokaktaki diğer çocuklar için bir konuydu bu. İsmimin Ermeni-Hıristiyan ismi olması, ‘kefere’, ‘gâvur’ gibi bilinen sıfatların üstüme yığılmasına neden oluyordu. Müslüman ismi veya Türkçe ismi olmayan herkesin yaşadığı gibi... Büyüdüğümde, İstanbul'da ismim bana sorun olmadı. Kimsenin ismimden dolayı beni aşağıladığını hatırlamıyorum. Bu biraz da benim, kendi kimliğimden emin ve mutlu oluşumdan kaynaklanıyor olmalı.

İnsan kimliğinden nasıl emin olur? Ne demek kimliğinden emin olmak?

Kimliğinden emin olmak, kendi kimliğinle yaşayıp başka bir kimlik arayışında olmamak demek. Kısaca, kendiyle barışık olmak ve kimliğinin kendine verilen bir lütuf olduğu şuurunda olmak demek. Mesela isim değiştirmek bu hissin tersi oluyor.

Amasya’da ‘Ohannik’ler yaşarken Ermenilerin nasıl bir gündelik hayatı vardı?

Benim çocukluk yıllarımda Amasya'da 60 kadar Ermeni aile vardı. Tabii ki, Ermeni aileler birbirlerini çok yakından tanıyorlardı. Dinî bayramlarda birbirlerini ziyaret ederlerdi, cemaat faaliyetleri olurdu. Aile ilişkileri dışında, o siyasi baskı ortamında, Amasya Ermenilerinin bir cemiyet veya kulüp kurmaları mevzubahis bile değildi. Zaten 1915’ten sonra ayakta kalan kiliselerini, devlet yıktırmıştı. Okullar 1915’te yok edilmişti. Sosyal kurum kurup örgütlenemezlerdi. Devlet, Ermenileri her zaman potansiyel düşman ve yabancı ajan olarak algılıyordu. Dinî ve şovenist baskıların varlığını hepimiz derinden hissediyorduk. ‘Ermeni’ sözcüğü ilk anlamda değilse bile bir noktada ‘vatan haini’, ‘gâvur’, ‘Allahsız’ gibi sözcükleri ortaya çıkarıyor ve korkunç bir baskı mekanizmasını tetikliyordu. Devamı malum.

Ve oradan da göç edildi...

Evet, Amasya'da artık Ermeni kalmadı. Bir tek kişi var, o da Türk kimliğiyle yaşıyor. Geçen gün Facebook'ta, Amasya nostaljisiyle ilgili bir sahifede, 1915’te Amasya'yı yakanların Ermeniler olduğunun iddia edildiğini, bunun konuşulduğunu gördüm. Yani bitmeyen bir nefret var. Kin devam ediyor. Elbette her Amasyalı bu nefrete dahil değil, asla.

Peki, bu nefretin ve soykırımın sık sık tartışıldığı Fransa'da yaşamak nasıl bir durum? Bu acının defalarca, farklı sebeplerle gündeme gelmesi size ne hissettiriyor?

Fransa'da bu konuların tartışılması 70’li yıllarda beni etkiledi ama sonra kendi imkânlarımla tarihteki verileri ayrıntılarıyla okuduğumda, bu tartışmaların ötesine geçtim. Şimdi artık benim hayatımın parçası oldu. Sakin olarak ve sevgi yoluyla bu tarihi içselleştirdiğimden, hangi milletten olursa olsun, yaşadığım, sevdiğim insanları, tarihteki vahşet yaratanlarla karıştırmama kuvvetine sahip oldum.

Devletler bu vahşetleri nasıl içselleştirebilir?

Devletler vahşetleri, medeni cesaretle içselleştirebilirler – varsa tabii... Almanya bunu yaptı. Bunun yapılmaması ve defalarca gündeme gelmesi, tarihi bir vahşetin mesuliyetini kaldıramayan insanların gittikçe daha fazla çıkmaza girdiklerini gösteriyor. 

Kategoriler

Toplum

Etiketler

İsimler Hikayeler


Yazar Hakkında