‘1915 ve Ötesi’nde Ermeniler ve Türkler

PODEM'in ‘1915 ve Ötesi: Türkiye’de Toplumsal Algı’ başlıklı raporu, 1915 hakkında Türkiye toplumunun ne hissettiğine, Ermenilerin bugün Türkiye’de kendilerini nasıl gördüğüne, toplumun diğer kesimlerinin Ermenilere bakışına ve Ermenistan hakkında ne düşünüldüğüne dair bakış açılarını yansıtıyor.

Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Derneği’nin (PODEM), Türkiye’de Ermeni meselesine nasıl bakıldığını anlamaya dair yürüttüğü çalışmanın sonuçları açıklandı. Aybars Görgülü ve Sabiha Şenyücel Gündoğar’ın yürüttüğü araştırmada, farklı şehirlerden katılımcılara, 1915’le ilgiligüncel siyasi soruların yanı sıra Ermenilerle komşuluk, evlilik, ticaret gibi konular da sorulmuş.

‘1915 ve Ötesi: Türkiye’de Toplumsal Algı’ başlıklı rapor, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Kayseri, Diyarbakır, Trabzon ve Kars’ta yapılan odak grup toplantılarının ve derinlemesine mülakatların değerlendirmesini içeriyor. 1915 hakkında Türkiye toplumunun ne hissettiğine, Ermenilerin bugün Türkiye’de kendilerini nasıl gördüğüne, toplumun diğer kesimlerinin Ermenilere bakışına ve Ermenistan hakkında ne düşünüldüğüne dair bakış açılarını yansıtan çalışma,82 kişinin katıldığı odak grup toplantılarının yanı sıra 26 kişiyle yapılan derinlemesine mülakatlara dayanıyor.

Odak gruplarda katılımcılar farklı siyasi görüşlerde; etnik kimliklerine göre Ermeni, Kürt ve Türk; cinsiyetlerine göre kadın, erkek ve karma; yaş dağılımına göre gençler ve 25-55 yaş arasında karma gruplar olarak ayrıştırılıyor. Derinlemesine mülakatlar kısmında ise İstanbul ve Ankara’da farklı siyasi görüş ve mesleklere sahip 26 kişiyle görüşmeler gerçekleştirildi. Çalışmada çarpıcı değerlendirmeler de yer alıyor. 

‘Soykırım yapmak isteseydik, hiçbirini bırakmazdık’

Ortaya çıkan sonuçların başında Türkiyeli Ermenilergrubu ile diğergruplar arasındaki farklı tarih okuması geliyor. Ermeni grubunda tarihe yönelik belirli bir ilgi vebilgi gözlemlenirken, bu grubun katılımcıları için 1915’te yaşananların tanımı net olarak soykırım.Ermeni katılımcının olmadığı diğer gruplarda ise genel olarak tarihe yönelik bir ilgisizlik olduğufarkediliyor. Soykırım tartışmasının ötesinde, 1915’te ne olduğuna dair genel bir bilgi eksikliği devar.

Ermeni katılımcının olmadığı gruplarda resmi tarih söyleminin sıklıkla vurguladığı argümanlar dile getirilmekte. Ermenilerin dış güçler tarafından kışkırtıldıkları, daha önce kardeşçe yaşayan halkların dış mihrakların oyunu sonucunda birbirlerine düşman edildikleri düşünülüyor. Ermeni olmayan 74 katılımcıdan sadece iki tanesi 1915’te yaşananları soykırım olarak adlandırıyor. Büyük çoğunluk, 1915’in soykırım olarak adlandırılmasını tümüyle reddetmekte ve o dönemde Ermenilerin göç sırasında ya da savaşın doğal koşulları nedeniyle kayıp verdiklerini söylüyor.

“Savaş şartlarında her yerde açlık ve hastalık yaygındı, Ermeniler böyle kırıldılar.” (İstanbul, kadın, 21 yaşında, üniversite öğrencisi)

“Arkadaşımın da dediği gibi isteseydik soykırım yapmak, hiçbirini bırakmazdık. 1935-45 arası Adolf Hitler’in yaptığı mantığa bakarsak gaz odaları var yakmalar var. Bizim elimizde silah var. Bunları göç ettiriyormuşuz. İstediğimiz zaman istediğimiz yerde öldürebilirmişiz.” (Ankara, erkek, 33 yaşında, memur)

“Bugün ailesinden soykırım kurbanı olmamış kimse yoktur Ermeniler arasında. 1915 olaylarını büyükannelerinden, büyükbabalarından dinlemişlerdir. Soykırımın canlı tanıkları vardır.” (İstanbul, kadın, 22 yaşında, üniversite öğrencisi)

“Soykırımdan kurtulan aileler parçalanmıştır. Türkiye’de kalanların bir bölümü Müslüman olmuştur, dışarıya giden akrabalar ise Hristiyan’dır.” (İstanbul, erkek, 55 yaşında, esnaf)

‘Demek ki olaylar olmuş, özür dileniyor’

Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 23 Nisan 2014 tarihinde, 1915’te hayatını kaybedenlerin torunlarına başsağlığı dileyen mesajından sonra 2015’te de bu kez Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından bir taziye mesajı yayınlandı. Osmanlı Ermenilerinin hatırasına ve Ermeni kültürel mirasına sahip çıkmanın Türkiye için tarihi ve insani bir görev olduğunu dile getiren mesajda,adil hafıza kavramına vurgu yapılarak hayatını kaybeden masum Osmanlı Ermenileri anıldı ve torunlarına taziye iletildi.

Ermeniler ile yapılan odak grup çalışmasında taziye mesajları ve 1915 açılımının olumlu algılanmadığı, bu çabaların ikiyüzlülük olarak nitelendiği görülüyor. Bir yandan soykırım yoktur deyip, öte yandan taziye mesajı yayınlamanın çelişkili bir durum olduğunu belirten katılımcılar, mesajların bir göz boyama çabası olduğunu ve “bu meselenin üstünü örtelim, geçmişi unutalım” anlamına geldiğini ifade ediyorlar. Sıklıkla dile getirilen devlete yönelik güven eksikliği, taziye mesajlarının algılanışını da etkilemiş görünüyor. Özellikle tarih kitaplarında Ermenilerin tasvir ediliş biçimi ve kendilerini hain olarak tanımlayan bakış açısı değişmeden devletten gelecek adımların samimiyetine inanamayacaklarını dile getiriyorlar.

Ermenilerin yer almadığı gruplarda söz konusu mesajlara yönelik farklı düşünce ve duygular dile getiriliyor. Mesajları olumlu bulup doğru bir hamle olarak nitelendirenlerin yanı sıra bu şekilde mesajlara gerek olmadığını ifade edenler de var. 

 “Şimdi bugün ben hükümetin bu konuyla alakalı tavrını, tarzını doğru buluyorum. Geçmişte, arkadaşımızın dediği, gibi olan oldu, şu anda hiçbirimizin, ne bizim babalarımızın ne de dedelerimizin, ne de bizim, ne de bizim çocuklarımızın o gün yaşanan olaylarla alakalı bir mesuliyeti olamaz.” (Trabzon, erkek, 43 yaşında, bankacı)

“Yani soykırım olaylarının daha fazla büyümemesini istiyorlar bence. Çünkü kabul etmeleri mümkün değil, ettiklerinde çok farklı sonuçlar doğuracak. Yani toprak vermeleri gerekecek belki de. Bunu da hiçbir ülke kabul etmez, başa kim geçse kabul etmez.” (İstanbul, kadın, 24 yaşında, üniversite öğrencisi)

“Bence seçim öncesi bir taktik bu. Yani 2014 başkanlık seçiminden önce uygulanan bir taktik. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu soykırımla ilgili görüşlerine, söylediklerine baktığımda, yani bunun kadar yumuşak olduğunu hiç görmemiştim yani.” (İstanbul, erkek, 18 yaşında, üniversite öğrencisi)

“Öyle bir mesaj da göndermişse kabul ediyor demektir. Demek ki olaylar olmuş, özür dileniyor.” (Diyarbakır, kadın, 43 yaşında, ev kadını)

‘Resmen paranoyak olmuş durumdayız’

Tartışmalarda üzerinde durulan önemli noktalardan birisi de Ermenilerin Türkiye’dekikonumu, eşit vatandaşlar olarak görülüp görülmedikleri ve ayrımcılık konularıydı. Çalışmanın bu bölümünün ortaya koyduğu en net sonuç Türkler ve Ermenilerin birbirine aynı derecede güvenmiyor oluşu. 

“Osmanlı zamanında olmuştur bunlar. İhanet olayı olmuştur. Size bir şey sorayım. Şu anda bir savaş çıktı diyelim. Senin Genelkurmay Başkanın Ermeni ve Ermenistan’la savaşıyoruz. Tavrı ne olur? Güven vermez.” (Ankara, erkek, 38 yaşında, memur)

“…Türkiye’de azınlık durumundaki hâkim olduğu zaman ne bileyim, güven kaybolabilir. Sonuçta karar verme mevkisinde,…güveni kırabilir.” (İstanbul, erkek, 22 yaşında, üniversite öğrencisi)

“Güvensizlik had safhada. Kime güveneceksiniz? Azınlıklar üzerinde oynanan oyunları herhangi bir şekilde medyamız yansıtmıyor. Hani hayvanlar alemi gibi, apaçık, hayvanlar alemi gibi, kim güçlüyse oraya el koyuyor. Neyinizi alabileceksiniz, kime gideceksiniz, polise gidince ‘lan gâvur’ diyor.” (İstanbul, erkek, 42 yaşında, esnaf)

“Fişlenmekten hepimiz çok korkarız. Yani bu 1900’lerin başından beri özellikle korkar olduk bundan. Biz resmen paranoyak olmuş durumdayız. Türk ve Müslüman olmayan insana şu ülkede çok garip bakılmaya başlandı. Ama Ermeni olarak özellikle bunu her geçen gün hissediyorum.” (İstanbul, kadın, 22 yaşında, üniversite öğrencisi)

Azerbaycan’ı kızdırmadan sınır açılabilir

Katılımcılar Türkiye’ninAzerbaycan ile ilişkileri bozmadan Ermenistan ile sınırı açabileceğine vurgu yaptıkları görülüyor.Türkiye’nin bölgeye yönelik siyasetinin dayanak noktasının Azerbaycan ile ilişkiler olduğu veKarabağ sorunun çözümünde adım atılmadan sınırın açılmayacağının yetkili ağızlardanbirçok kez dile getirildiği dikkate alındığında, Türkiye’nin bu siyasetinin toplumsal bir karşılığıolduğuda görülüyor. Özellikle kapalı sınırın yarattığı sıkıntılardanmuzdarip olan Kars gibi doğu illerinde sınırın açılmasının getireceği ticari avantajlar sıkçavurgulanıyor ve sınırın açılması için toplumsal bir talep olduğu görülüyor.




Yazar Hakkında