"Benim de hakkım ama şu anda benden ve Aram Sırpazan’dan çok daha uygun bir aday var: Sayın Karekin Bekçiyan Sırpazanımız. Bu gergin ortamı yumuşatacak kalender tabiatıyla, yılların yöneticilik tecrübesiyle, onu bu kritik dönem için ideal bir Değabah adayı olarak görüyor ve öneriyorum."
13 Şubat’ta yazdığı mektupla Ruhani Kurul başkanlığından istifa eden, istifa mektubunda “Ülkeyi terk ediyorum, Patrik adayı olmayacağım” diyen Episkopos Sahak Maşalyan’ın bu tarihten sonra attığı adımlar Türkiye Ermeni toplumunda tartışma yarattı. İstifa mektubunu yazdığı akşam katıldığı VADİP toplantısında söylediği sözler; topluma, din adamlarına ve vakıf yöneticilerine yönelttiği hayli sert eleştiriler; akabinde 16 Şubat günü Patrikhane’de düzenlenen gizli toplantıya katılarak büyük tepkilere neden olan protokolü kaleme alması, bu adımların başlıcalarıydı. 23-24 Şubat’ta Ermenistan Eçmiadzin’deki ‘Mayr Ator’da yapılan toplantının ardından Türkiye’ye dönen Maşalyan’a tüm bu eleştirileri de içeren sorular yönelttik ve sonuçları itibariyle toplantıyı değerlendirmesini istedik. Bu sorulara doğrudan, sözlü olarak yanıt vermek yerine yazılı bir açıklama göndermeyi tercih eden Maşalyan’ın açıklamasını, konu başlıklarına göre düzenleyerek sunuyoruz.
İstifa mektubu ve sonrası
“Hayatımın en zor kararlarından biriydi ve bir duygu patlamasıyla ifadesini buldu. Belki de toplumsal bir yangın tutuşturan, istifamın bu duygusal boyutuydu. Yığınlar beni kendileriyle özdeşleştirdiler ve harekete geçtiler. Sonuç benim hayallerimin ötesinde olumluydu. O mektupta ve sonraki açıklamalarımda her şey kusursuzdu diyemem. Özellikle öfkenin dili benim normal karakterimin ötesine taştı; cüretkârlığın dozunu iyi ayarlayamadığımı itiraf etmeliyim. Keşke istifamın üstünden henüz iki saat bile geçmemişken, o öfkeyle VADİP toplantısına katılmasaydım. Şimdi geri dönüp baktığımda aynı şeyleri başka bir üslupla daha sakin söyleyebilmeliydim diye düşünüyorum. Bireysel olarak kimseye hakaret ettiğimi hatırlamıyorum ama kurumlara ve bazı gruplara karşı kullandığım bazı yakışıksız sözler için peşinen özür diliyorum.”
16 Şubat Perşembe akşamı yaşananlar ve kaleme alınan protokol
“Bizim cemaatin röntgeninin çekildiği bir akşamdı diyebilirim. Bizi zayıflatan tüm kanserli dokuların, hastalıkların ve genetik problemlerin dökümü o akşamın analizinde gizli. Ama maalesef yine kişiler üstünden yapılan bir okumayla bu değerli sosyolojik malzeme heba ediliyor. Eğer bir suçlu bulunarak rahatlanacaksa, tamam, ben hatalıyım. Ama söz konusu akşamı sadece Sahak Sırpazan ya da Şirinoğlu özelinde okuyan herkes derin bir yanılgı içinde demektir. Yıllara yayılmış kendi sorumluluklarını göremeyen kurum ve kişilerin tekrar bir günah keçisi bularak rahatlama çabası olarak görüyorum çoğu eleştirileri. Röntgene iyi baksınlar. Orada yıllardır lider boşluğuna tahammül eden, başı kesilmiş bir toplum görülecek. Sonra bir perşembe akşamı iktidara ilişkin tüm bu ihmallerin, ilgisizliğin, teslimiyet ve boşvermişliğin toplamı yüzlerine çarpınca deliye dönen kızgın bir kitle. Şarkının dediği gibi: ‘Şimdi soruyorum, bükük boynum, ah daha önceleri neredeydiniz?’ Sahi, bu iktidar mücadelesinde o perşembe akşamına dek biz nerelerdeydik? Şahsen, ben o akşam öğrendim ki, çok uzağındaymışım.”
İstifanın geçerliliği
“İstifalarımın hiçbiri resmî geçerlilik kazanmadı. 13 Şubat akşamından beri öylesine yoğun bir ‘Gitme, kal’ talebiyle karşılaştım ki, artık hiçbir yere gidemem. Sevginin altın zincirleriyle kuşatıldım ve ben o zincirlerden gayet memnunum. Ruhani Meclis başkanlığı görevinden istifam da resmiyet kazanmadı. Benim istifam zaten çok kırılgan olan bu kurumun tümüyle çökmesiyle sonuçlanabilirdi. Seçim sürecinde çok etkin olan bu kurumun daha fazla yara almasına gönlüm razı gelmedi. Hovagim 1461 Vakfı ikinci başkanlığından istifamı Değabah seçiminden sonraya erteledim. Şu anda Hovagim Vakfı tertemiz, pırıl pırıl. Çünkü kasası bomboş. Her şey yasalara uygun, her daim teftiş ve denetlenmeye hazırız. Pis kokular, Beykoz Vakfı arazisine döşenmeye çalışılan kanallardan geliyor. Onların söylentisi bile din adamlarının oralarda bir işi olmamasını şart koşuyor. Biz din adamları, elimizde ‘Her türlü kötülüğün bir kökü para sevgisidir’ diyen bir İncil tutuyoruz. Yüz milyonlarca dolarlık bir meblağa dokunmak, biz din adamları için cehennem ateşini avuçlamaktır. Herkes kendi bildiği işi yapsın.
Patrik adaylığı
“Değabah ve Müteşebbis Heyeti seçildikten sonra bütün olası adaylara resmî olarak aday olup olmayacakları sorulur. İşte bu noktada adaylıklarını ilan etmelerinin bir anlamı vardır. Bu konuda daha önce ne dediklerinin bir önemi yoktur. Şu ana kadar aday olmayacaklarını söyleyen Khajak ve Viken sırpazanlara da adaylıkları resmî olarak sorulacak. Ve elbette bana da...”
Ermenistan’da Arevelk gazetesine verdiği, “Türkiye Ermenistan ilişkilerinin bozuk olmasından dolayı” Sebuh Sırpazan’ın adaylığının “riskli olduğu” yönündeki açıklama
“Telefonla yaptığım bu söyleşinin bu ayrıntısını pek hatırlamıyorum. Bazen bu söyleşilerin tamamı maalesef yayınlanmıyor. Bizim dışardan gelen çok değerli patriklerimiz oldu. Niçin Sebuh Srıpazan onlardan biri olmasın? Bırakalım, buna halk karar versin. Onun Ermenistanlı olması kimine göre bir dezavantaj, kimine göre bir avantaj sayılabilir. Bunlar hakkında konuşmak için çok erken. Ancak daha önceki patrik seçimlerinde aday gösterilmiş bir sırpazanın bugün adaylığının tartışmaya açılmasını doğru bulmuyorum. Onun veya bir başkasının aday olma hakkını en az kendi hakkım kadar savunacağımın sözünü veriyorum.
Eçmiadzin toplantısı
“Tüm işlerini bir yana bırakarak iki tam gününü bize ayıran Kadasetli Katolikos II. Karekin Hazretleri’ne teşekkürü bir borç biliyoruz. Onun katkılarıyla barış içinde yürüyebileceğimiz bir yol haritası çizebildik. Sayın Katolikos Hazretleri’nin önderliğinde patrik seçimine ilişkin kadim prensipleri netleştirdik ve bu çerçevede yapılacak olanları belirledik. Seçimi elimizden geldiği kadar sağlam bir kazığa bağlamaya çalıştık. Üç sırpazan arasında yapıcı diyaloglarla birbirimizi anlamaya gayret ettik. Sayın Aram Sırpazan’la barıştık. Sanırım ona olan dargınlığımın şahsına değil, tutum ve davranışlarındaki benmerkezci yaklaşımlara olduğunu anlatabildim.
Katolikos Hazretleri’ne Aram Sırpazan’ın dokuz yıllık süreci iyi yönetemediğini ve seçim sorununda kendisinin temel soruna dönüştüğünü anlattık. Artık liderlik konumunda kalmaya hakkı olmadığını, halkın güvenini sarstığını, istifa etmesi gerektiğini vurguladık. Ama Vehapar Hazretleri tüm bu suçlamaları ancak kendisine resmî olarak başvurulması halinde dinî bir mahkemeye sunabileceğini söyledi. Dokuz yıldır Aram Sırpazan hakkında, birkaçı hariç, İstanbul’dan hiçbir ciddi şikâyetin kendisine ulaşmadığını belirtti. Dolayısıyla, gelecek Değabah seçimlerinde Aram Srpazan’ın adaylığını koyma hakkı olduğunu vurguladı.”
Değabahlık süreci
“Öncelikle, Değabah seçiminden sonra vekillik devri tarihe karışacak. Aram Sırpazan, Vehapar’ın huzurunda bunun sözünü verdi ve bu kayıt altına alındı. Bir devir teslim komisyonuyla dokuz yıllık dönemin mali durumu gözler önüne serilecek. Müteşebbis Heyet hakiki yetkilerle donatılacak ve Değabah’ın tek başına seçimi manipüle etmesinin önü kesilecek. Halka, her ay, seçim süreciyle ilgili rapor sunulacak. Patrik adaylarının kendilerini tanıtma hakları, Müteşebbis Heyet tarafından eşitlikçi bir grafiğe bağlanacak. Altı ay içinde seçimler gerçekleşmezse Değabah ve Müteşebbis Heyeti için güven oylaması talep edilecek.
Bu süreçte hakkı olmasına rağmen, sayın Aram Sırpazan’ı Değabah olarak adaylığını koymaması konusunda ikna etmek gerekir. Bunu bir gurur meselesine dönüştürmemeli. Bu vazgeçiş, kilisesine vereceği en güzel bir armağan ve adını temize çıkaracağı, altın bir fırsattır. Ben, pek çok din adamı ve halkımız onun bu koltuğa ilişkin geliştirdiği bu acayip bağımlılığa bir anlam veremiyoruz. Aram Sırpazan o koltuktan özgürleşmeli. Yoksa ruhu onulmaz bir şekilde zehirlenecek. Aslında onu seven dostları tam şimdi devreye girmeli ve onu ikna etmeliler. Din adamı kardeşlerime de bir uyarım var: Aram Sırpazan’ı Değabah yaparsanız, ona en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.”
“Benim de hakkım ama şu anda benden ve Aram Sırpazan’dan çok daha uygun bir aday var: Sayın Karekin Bekçiyan Sırpazanımız. Bu gergin ortamı yumuşatacak kalender tabiatıyla, yılların yöneticilik tecrübesiyle, onu bu kritik dönem için ideal bir Değabah adayı olarak görüyor ve öneriyorum.”