Suriye Kürdistanı’na destek yok

Independent gazetesi muhabiri Robert Fisk Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesinde de bağımsız bir devlet kurulamayacağını, çünkü Irak Kürdistanı’na göre bu bölgenin altyapısının ve uluslararası desteğinin çok daha zayıf olduğunu ifade etti.

SEVAG BEŞİKTAŞLIYAN
sevagbesiktasliyan@agos.com.tr

30 yılı aşkın bir süredir Beyrut’ta yaşayan ve Ortadoğu coğrafyasında yaşanan her önemli sorunu dünyaya aktaran Independent gazetesi muhabiri Robert Fisk, yaşayan en önemli uluslararası gazetecilerden biri. Bugüne dek, Lübnan İç Savaşı’nı, İran Devrimi’ni, Afganistan’da Sovyetler işgalini, İran-Irak ve Körfez savaşlarını bildirdi, pek çok saygın ödüle layık görüldü. ABD ve İngiltere’nin Irak işgalini sert bir şekilde eleştiren yazılar yazan deneyimli muhabir, şimdi de Suriye sorunu üzerine çalışıyor.

Agos’un sorularını yanıtlayan Fisk, Suriye’de yaşananın bir iç savaş olduğunu ve ayaklanmanın başlangıcında silahsız olan muhalefet saflarında 18 ayda çok şeyin değiştiğini söyledi. İddia edildiği gibi Suriye’nin batısında bir Nusayri devleti kurulmasının zayıf bir ihtimal olduğunu savunan Fisk, ülkenin kuzeyindeki Kürt bölgesinde de bağımsız bir devlet kurulamayacağını, çünkü Irak Kürdistanı’na göre bu bölgenin altyapısının ve uluslararası desteğinin çok daha zayıf olduğunu ifade etti.

Gelecekte, farklı etnik ve dini kökenlere sahip grupların statüsünün tanındığı federal bir Suriye kurulacağına inanan Robert Fisk, silahlı muhalefet içinde yer alan Selefi unsurlar nedeniyle, bugüne dek Esad yanlısı tutum takınan Hıristiyanların da ciddi bir risk altında olduğu gerçeğine dikkat çekti.

•          Sizce Suriye’nin ve ona bağlı olarak İran ve Lübnan’ın geleceği ne olacak?

Keşke bilebilsem. Fakat bence Lübnan yeni bir savaştan kaçacak. Halk, 1975-90 arasındaki çatışmalardan sonra yeni bir kan banyosu istemiyor. Çoğu iç savaş döneminde yurtdışında eğitim görmüş olan ve mezhep siyasetinden nefret eden Lübnanlı gençler, ülkenin geçmişteki suçları için anne ve babalarını itham ediyorlar. Genel olarak Lübnanlılar, Suriye trajedisinin Lübnan’a zarar vermesini istemiyorlar.

Fakat şunu da unutmamak gerekir ki, bu büyük kriz. Esad’dan kurtulma girişimleri, Batı’nın İran’ı dize getirme ve hizaya çekme isteğinin bir parçası. Eğer Suriye, İran’ın müttefiki olmasaydı, Batı, Beşar’ın kaç sivil öldürdüğünü veya Suriye’deki iç savaşın ne kadar kötü olduğunu veya isyancılara para ve silah göndermeyi hiçbir şekilde umursamazdı. Kendi ülkelerinde demokrasiden eser olmadığını düşünürsek, Suriye’de ‘demokrasi’yi destekleyen Katar ve Suudi Arabistan da neredeyse Batı kadar ikiyüzlü.

•          Esad’ın Batı Suriye’de, denize kıyısı olan bir Nusayri devleti kurmak istediği konuşulurken, üstüne Suriye Kürdistanı’nın özerklik ilanı geldi. Sizce Suriye’nin sonu, Kürt, Alevi ve Sünni bölgesi olarak bölünmek mi?

Bu şekilde bölünmüş bir Suriye, tam olarak Fransa’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurduğu Suriye Mandası’nın bölgeleriyle aynı sınırlara sahip olur. O zamanda bir Alevi devleti, bir Hauran devleti (Dürzilerin devleti) ve bunun gibi bölünmeler vardı. Suriye ordusunun, Aleviler için geleceğin ‘tampon bölgesi’ni oluşturduğu izlenimi verecek şekilde, isyancı bulunmayan fakat Hama vadisindeki Alevi bölgesine yakın olan Sünni köylerini yok ettiğine dair bazı ipuçları var.

•          Bu tür bir bölünme uluslararası dengeler açısından nasıl bir anlama gelir?

Evet, sorulması gereken sorulardan biri bu: Bu mezhep kantonları ne işe yarayacak? Rusya, bu geriye kalan topraklar üzerine kurulmuş Lazkiye merkezli Alevi devletini, sadece Tartus’ta deniz üssü olduğu için tanıyacak mı? Hayır. Kim böylesine absürt bir ülkeye yatırım yapar ki? Bence eninde sonunda bir çeşit federal Suriye kurulacak ve tabii ki Kürtler de olacak bunun içinde. Fakat ne yazık ki, mevcut rejimin değişmesi veya devrilmesi için daha çok kan akacak.

•          Suriye’de muhalefet hiçbir zaman tam birlik sağlayamadı fakat şu anda Suriye Ulusal Konseyi ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi, tam ayrılık aşamasındalar. Bu ayrışma, muhalefetin gücüne zarar verir mi?

Her bölünme muhalefeti zayıflatır ve tüm diktatörlükler bu anlaşmazlığı derinleştirmek için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırlar. Şu anda, Suriye için üç tane ‘sürgünde hükümet’ mevcut ve bunların içinde, Sünni muhalefet, Kürtleri hakir gördü ve Alevileri dışladı. Şu anda da, isyancılar Halep’te kendi savaş suçlarını işliyorlar. Kendi hukuk dışı uygulamalarının reklamlarını yapmaları da, bir gerilla ordusu için kesinlikle bir ilktir. Bu, Batı’da Suriye muhalefetinin desteklenmesini daha da zorlaştırıyor ve muhalefetin gücünü kısıtlıyor. Beşar bunlardan kesinlikle çok mutlu oluyordur, çünkü bu olanlara, ona kendi rejiminin acımasızlığını meşrulaştırma fırsatı veriyor.

•          Esad’ın kuvvetlerine karşı başarı kazandıkça, Hür Suriye Ordusu, isyanı egemenliği altına almaya çalışıyor. Bu çaba, büyük hoşnutsuzluktan doğan bir mücadelenin askerileşmesi riskini taşıyor mu?

İçerideki mücadele çoktandır askerileşmiş durumda. Bazı El Cezire görüntüleri (yayınlanmayanlar), Nisan 2012’de Kuzey Lübnan sınırındaki savaşan silahlı Suriyeli birlikleri gösteriyor, devrimin başladığı günlerde Dara’daki gösterilerdeki silahsız Suriyelilerin görüntüleri de bir yanda. İki görüntü arasında büyük fark var. Silahsız gösterilerin baskın olduğu görüntüler, eskilerde kalan bir hatıra artık. Suriye’de bir iç savaş var ve iç savaş, iki tarafında silahlı olması demektir.

•          Analistlerin çoğu, Suriye’deki üst-orta sınıfın, özellikle tüccarların Esad’a açıkça karşı olamadıklarını iddia ediyor. Bu iddia gerçekten doğru ve halen geçerli bir tez mi?

Açıkçası, analistlerin canı cehenneme! Onların hepsi başımıza bela oldu. Tek yaptıkları, oldukları yerde, genelde Washington’da oturup, ‘think tank’lerinden hükümetin onlara telkin ettiği klişeleri televizyon ağı üzerinden üzerimize pompalamak. ‘Tüccar sınıfı’, her zaman istikrarı, ‘demokrasi’ veya özgürlüklerin üzerine koyar. Eğer mevcut rejimin yıkılmasının kendileri için daha faydalı olacağını düşünürlerse, iş değişir. Bu sayede, Humeyni başarıyla Tahran’ın bazaarilerini (tüccarlar) Şah’a karşı İslam Devrimi’ni desteklemeleri için mobilize edebildi.

•          Sizce Suriye’nin Türkiye’ye özel bir politikası var mı? Yoksa aralarındaki bağlar tamamen koptu mu?

Suriye’nin Türkiye’ye karşı politikası: Hiçbir şey yapma, hiçbir şey söyleme, Türkiye uçaklarını düşürdüğün için özür dile ama bunun dışında sessiz kal. Beşar, Türkiye ordusunun ‘tampon bölge yaratmak için Kuzey Suriye’ye girmesini istemiyor ve bu yüzden sessiz kalıyor. Ne mutlu ona ki, Türkiye hükümeti ve ordusu da böyle bir hamleyi yapmaktan kaçınıyor.

•          Türkiye’de milliyetçi kesimin “PKK devlet kurdu” diye, siyasetçilerin de “kabul edilemez” diyerek karşıladığı, Batı Kürdistan’da devlet kurma girişiminin bölgedeki geleceği ne olur?

Bu devletin kurulabileceğine dair şüphelerim var. Yeni bir Suriye de, Kuzey Suriye’de PKK veya başka bir ‘P’yi kabul etmeyecektir bence. Yeni devletin de en baştaki önceliği, Suriye topraklarının birliği olacaktır. Devrimin ‘şehitleri’, her şeyden önce, sadece Suriye’nin bir kısmı için ölmediler, onlar tüm ülke için öldüler. 

•          Bir zamanlar, Irak Kürdistanı da Türkiye’nin kabusuydu, fakat şu anda belki Türkiye’nin bölgedeki tek müttefiki. Tavırda meydana gelen böyle bir değişim, Suriye Kürdistanı için de geçerli olur mu?

Hayır, Türkiye Şam’la muhatap olmak ister. Suriye Kürdistanı’nın, Irak Kürdistanı’nın sahip olduğu altyapısı, uluslararası desteği veya politik desteği yok. Şam ve Kuzey’deki Kürtler arasında bazı pazarlıklar olabilir ama bu kesinlikle Kürtlere devlet statüsü verme üzerine olmayacaktır.  

HIRİSTİYANLAR BÜYÜK RİSK ALTINDA

•          Suriye’deki azınlıkların muhalefetten veya Esad’dan yana olmalarının veya tarafsız kalmalarının riskleri neler?

Gerçekten kilit bir konu ve büyük riskler taşıyor. İki hafta önce Suriye devlet televizyonunda olduğu gibi, Şam piskoposunuz, cemaatini “siviller, yetkililer ve askerler” için dua etmeye çağırdığında, Sünni Müslümanların veya Dürzilerin böyle bir ortamda ne yapmasını beklersiniz? Tabii ki, diktatörlükler her zaman azınlıklara iltimas gösterirler, ki aynısını Mübarek Mısır Hıristiyanlarına yapmıştı. Onlar Hıristiyan azınlıkları İslamcılık korkusu altında yaşatarak, kendilerine destek vermesini umut ederler. Suriyeli isyancılar arasında bazı Selefi gruplarının da savaşmasıyla, sorun çok daha karmaşık hale geldi. Muhalefet, savaş kazanıldığı zaman, Selefilerin üstesinden gelineceğini söylese de, maalesef gerilla orduları, Selefilerin kendilerine verdikleri desteğin elbette bir karşılığı olacağını belirtiyorlar.