Muhafazakarlar Ermenistan'da da İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkıyor

Kadınlara yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti engellemeye amaçlayan İstanbul Sözleşmesi'ne Türkiye'nin dışında Ermenistan'da da muhafazakar çevreler eleştiri yöneltiyor. Son olarak Ana Taht Eçmiadzin Hükümet'in sözleşmeyi yürürlüğe koymamasını istedi.

“İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldı, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. Metin, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme. 
İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için titizlikle hazırlanmış bir metin. Bu açıdan Avrupa Konseyi’ne üye tüm ülkeler için önemli bir yere sahip.
Avrupa Konseyi’ndeki 47 üye ülkeden, 34 devlet Sözleşme’yi imzaladı ve onayladı; 11 ülke (Ermenistan, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna, İngiltere) ise sözleşmeyi imzaladı, ancak onaylamadı. Rusya ve Azerbaycan ise sözleşmeyi imzalamadı.
Son günlerde Türkiye’de muhafazakâr çevrelerin saldırısı altında oldukça tartışılan İstanbul sözleşmesi, Ermenistan’da belirli bir kesim tarafından çok benzer bir bakış açısıyla ele alınıyor. Sözleşmenin “aileyi bozduğu”, “Birleşmiş Milletler’in dayatması olduğu” gibi gerekçelerle asla onaylanmaması gerektiği söyleniyor.
Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil kadına yönelik şiddetin tüm türlerini içeriyor ve ev-içi şiddeti yeniden tanımlıyor. Sözleşme çerçevesinde aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet konusuna dikkat çekiliyor. 
Sözleşmeye karşı çıkanlar, “ailesiz toplumun” hukuki altyapısının hazırlandığını, sözleşmede aile kelimesine değil partnere yer verildiğini, bunun LGBT bireylerin “normalleştirilmesi” için yapıldığını, Ermenistan Anayasası ile çelişeceğini, Ermeniler gibi “kutsal aile” kavramına derinden inanların bu “eşcinsel propagandasından” hemen kurtulması gerektiğini söylüyorlar. Son olarak Eçmiadzin’den yapılan açıklamada da sözleşmenin yürürlüğe konmaması istendi. 

Ermenistan’daki güç savaşları
Öte yandan Ermenistan’da son haftalarda daha da yoğunlaşan tepkilerin siyasi olabileceği gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Yaklaşık bir yıl önce halk devrimi ile başbakanlık koltuğuna oturan Paşinyan ve ekibinin LGBT hakları konusunda daha önceki hükümetlere nazaran daha “anlayışlı” olduğu bilinen bir gerçek. Gerçi, hükümet üyelerinin “olumlu yaklaşımları” dışında  henüz net  bir adım atılmış değil. Diğer taraftan yargılama süreci devam eden Koçaryan ve taraftarlarının aklında “er yada geç hakkettikleri yeri geri alma” planları da sır değil.  Koçaryan ve çevresi Paşinyan’a karşı en çok Rusya kartını oynasa da “3. cinsi (LGTB) ülkemize musallat edecekler” tarzı yaklaşımı toplumda karşılık buluyor gibi gözüküyor. 
Tuhaf olan şu ki, Ermenistan hükümeti İstanbul Sözleşmesi’ni  Serj Sarkisyan hükümeti döneminde imzaladı. Parlamento’daki onay sürecinin ise 2 ay içinde gerçekleşeceği düşünülüyor.
Muhafazakarlar ne diyor?
Sözleşmeye muhalefet edenlerin en bilinenlerinden Ermenistan Avukatlar Odası Başkanı Ara Zohrabyan, İstanbul Sözleşmesi’nin ‘tehlikeleri’ hakkında düzenli olarak basın toplantıları düzenlemeye ve sosyal medya paylaşımları yapmaya devam ediyor. Zohrabyan’a göre anlaşmadaki en büyük sorun şu: ‘Sözleşmede kullanılan bazı kavramlar, kadın ve erkeklere ek olarak diğer (sosyal) cinsiyetlerin olabileceği temelini dayanarak ‘3. Cinsi’ ortaya çıkarmakta, LGBT’yi  görünür kılmaya çalışmakta..”
Zohrabyan’In homofobik ve kendi dışındakine yaşam hakkı tanımayan yaklaşımı korkutucu olsa da "Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi, her türlü şiddete en çok zarar veren soykırımı gerçekleştiren ve reddeden Türkiye'de (İstanbul) imzalandı, bu nedenle İstanbul Konvansiyonu deniyor, bu bizim için gerçekten semboliktir” sözleri anlaşmanın ne denli “dar bir pencereden” yorumlandığını göz önüne sunuyor.

Eçmiadzin tepkili
Ermenistan’daki Ana Taht Eçmiadzin de tartışmalara katılan ve muhalefet cephesinde duranlardan. Yapılan basın açıklamasında Ermeni kilisesinin aile içi her türlü şiddete karşı olduğu ve kadının- çocuğun korunmasına her zaman destek verdiği ama anlaşmada altı çizilen “farklı aile” anlayışının kabul edilemez olduğu dile getirildi. ‘Hıristiyanlık ile çelişen bu anlaşma kadın- erkek arasında olması gereken evliliğin sınırlarını zorluyor hatta aile kavramına yeni bir boyut getiriyor” denildi. “Ermenistan hükümetinin bu aile karşıtı anlaşmadan bir an önce vazgeçmesini, toplumsal huzurumuzu riske atmamasını istiyoruz” denen açıklama halkın bir kesimin oldukça hoşuna gitti. 
Venedik Komisyonu’na başvuru
Ermenistan Adalet Bakanı Rustam Badasyan ise ülkede yaşanan bu tartışmalar üzerine Venedik Komisyonu’na başvurarak, imzalanan anlaşmanın, Ermenistan Anayasası ile uyuşmazlığa düştüğü noktalarda ne yapılacağını sordu.
Sosyal medyada oldukça aktif olan muhalifler ise ‘Stop Stambul’ adını verdikleri site aracılığı ile propagandalarına devam ediyorlar.





Kategoriler

Diaspora / Ermenistan


Yazar Hakkında