YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Bu karanlıktan da çıkılır

Gezi, bu ülkeden çıkmış en haysiyetli direnişlerden, eylemlerden biridir. Hepimiz oradaydık. Umuyoruz ki bu karanlıktan da çıkacağız.

Öncesi de vardı elbette ama bir milat olarak 2015 seçimleri sonrasında yaşadığımız baskı ortamını burada tekrar özetlemeye gerek yok. Ancak bilhassa son bir haftada olup bitenler, daha da bunaltıcı bir döneme girdiğimizi açıkça ortaya koyuyor.

23 Nisan Cumartesi akşamı, İstanbul Valiliği’nin 24 Nisan anma toplantısına izin vermediğini öğrendik. Bu toplantılar, hatırlanacaktır, 2010’dan beri yapılmaktaydı. Başlangıçta Taksim Meydanı’nda yapılan anmalar, sonra meydana çok yakın noktadaki Fransız Konsolosluğu’nun önüne, sonra Tünel Meydanı’na, son olarak da Şişhane Metro çıkışına taşınmıştı. Güvenlik önlemleri altında yapılan bu anmalarda adresler genel olarak Emniyet’in ‘tavsiye’siyle belirleniyordu. Gidişat bu anmaların başına bir şey geleceğini hissettiriyordu ama yine de yapılıyor olmaları önemliydi. Ancak bu yıl yasaklandı. Bu, kritik bir gösterge oldu.

Sonra da HDP milletvekili Garo Paylan’a yönelik linç kampanyası başladı. Paylan 2015’ten bu yana, her yıl, Ermeni Soykırımı’nın tanınması için TBMM’ye önerge vermekteydi. Önerge işleme konmuyordu ama herhangi bir tepkiye de tanık olmamıştık. Bu yıl, önergenin verilmesinden 24 saat sonra, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Paylan’ı hedef alan açıklamalar yaptı. Bunu AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in benzer açıklamaları izledi. Sonrasında da Cumhurbaşkanı Erdoğan Paylan’ı hedef alan açıklamalar yaptı.

Bunlara aşırı sağ konumdaki Zafer Partisi’nin lideri Ümit Özdağ’ın Talat Paşa’yı öven sosyal medya paylaşımı ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Uruguay’da Ermeni göstericilere bozkurt işareti yapması eklenince, son yıllarda 1915’in hiç olmazsa konuşulabildiği ortamın darmadağın olduğunu ve bilhassa Paylan’ın hedefe alınmasıyla ağır ve bunaltıcı bir döneme girdiğimizi, şüpheye yer bırakmayacak şekilde anlamış olduk.

Bu tablo içinde Gezi Direnişi Davası’nın kararları açıklandı. Dört buçuk yıldır haksız biçimde hapiste tutulan Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Üstelik, beraat ettiği davadan. Kavala uzun süre tutuklu kaldıktan sonra Gezi Davası’ndan beraat etmiş, ancak aynı gün, hakkındaki ‘casusluk’ soruşturması gerekçe gösterilerek yeniden tutuklanmıştı. Bu son kararda, sanki dalga geçer gibi, Kavala casusluk suçlamasından beraat etti ancak Gezi Davası’ndan mahkûm edildi. Bununla da yetinilmedi, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’ye ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla 18 yıl hapis cezası verildi ve tutuklama kararı verildi. Altı kişi tutuklanırken Yiğit Ekmekçi için de yakalama kararı çıkartıldı.

Karar, doğal olarak, gerek yurtiçinde gerek yurtdışında büyük tepkilere neden oldu. Hiçbir açıdan izahı mümkün olmayan bir karar bu. Duruşmalar boyunca Osman Kavala ve yargılanan diğer kişiler iddiaları tek tek çürüttüler. Ancak mahkeme heyeti bu savunmaları dikkate bile almadı.

Karara bir üye hâkim şerh koydu. Hâkim Kürşad Bektaş, dosyada dinlemelerden başka delilin olmadığını, dinlemelerin hukuka aykırı bir kararla yapıldığını vurguladı ve “Üstelik hukuka uygun kabul edilseler bile somut kanıtlarla desteklenmiyor. Dosyada mahkûmiyet için yeterli delil yok. Beraat verilmeli” dedi.

Bu şerh ne yazık ki içimizi rahatlatmıyor. Kavala hâlâ hapiste, diğer yedi kişi de tutuklandı. Tarihin en büyük hukuksuzluklarından biriyle karşı karşıyayız.

Şunu da ayrıca hatırlatmak icap eder: Osman Kavala aynı zamanda, sivil toplum düzeyinde, Türkiye-Ermenistan arasındaki diyaloğun en büyük destekçilerinden biriydi. Çiğdem Mater Utku, hem Hrant’ın Arkadaşları İnisiyatifi’ne en fazla emek verenlerden biri oldu, hem de Ermenistan-Türkiye Sinema Platformu’nun koordinatörlüğünü uzun süre yürüttü, bu platformun işler hâle gelme için çok çaba gösterdi. Mahkeme kararları bir anlamda bu çalışmaları da hedef almış oldu.

Gezi, bu ülkeden çıkmış en haysiyetli direnişlerden, eylemlerden biridir. Hepimiz oradaydık. Umuyoruz ki bu karanlıktan da çıkacağız. İçerideki dostlarımıza selam olsun.

Garbis Abi dayanamadı
24 Nisan 2011’de, aynı birlikteki bir askerin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Sevag Balıkçı’nın babası Garbis Balıkçı, yine bir 24 Nisan günü bu dünyadan ayrıldı. Anmaya gideceklerdi eşi Ani Balıkçı’yla beraber. Belli ki artık dayanamadı. 24 Nisan hayatları karartmaya devam ediyor işte, başka ne denebilir ki. Balıkçı ailesine sabır diliyorum.