OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Yeni yönetimler ve şeffaflık

Şimdi onlara ve aslında diğer bütün yönetimlere düşen görevler var. Bunlardan biri, geçmiş yönetimlerin kasıt veya ihmal neticesi olarak yaptıkları usulsüzlükler, yolsuzluklar varsa bunları saptamak ve toplumla paylaşmak. Bunun temel sebebi de, sadece geçmiş yöneticileri cezalandırmak veya onlardan intikam almak falan değil. Bir kere, yeni yönetimler bu hesaplaşmayı yapmadıkları veya kendilerinden önceki yolsuzlukların üzerini örttükleri takdirde kendileri de sorumlu, hatta duruma göre hukuken de suçlu konuma düşebilirler.

Beyoğlu Surp Yerrortutyun Kilisesi Vakfı’nın uzatmalı seçimleriyle birlikte vakıf seçimleri tamamlandı. Böylece 10 senelik bir krizin sonuna geldik. Fakat bu her şeyin sorunsuz olduğu anlamına gelmiyor. Öncelikle, dokuz sene boyunca neden seçim yapamadığımız henüz belli değil. Ne bir siyasetçi, ne bir bürokrat bu konuda doyurucu bir açıklama getirdi; demokratik bir hukuk devletinde bize yani vatandaşlara bunu borçlular. Ben bunu her fırsatta bıkmadan usanmadan hatırlattım, hatırlatmaya da devam edeceğim. Yönetmelik çıktı, seçimler yapıldı diye bu soru geçersiz hâle gelmedi. Siz de bu soruyu sormaktan vazgeçmeyin. 

İkinci sorun, çıkan yönetmeliğin kendisi. 9-10 senelik krizin mirası, bu yanlış yönetmelik oldu. O açıdan bakacak olursanız kriz bitmedi, meyvesi kucağımızda. Daha evvel de birçok kez söylediğim gibi, bu yönetmelikte, başta yetki belgesi mekanizması olmak üzere, ki bu vesayet demek, birçok sorun mevcut. Yumurta tekrar kapıya gelmeden bunların düzeltilmesi lazım. Nitekim, yönetmelik hakkında açılmış dava var. Onun takipçisi olmak gerek.

Beyoğlu seçimlerine dair fazla bir yorumum olmadı, çünkü farklı listelerde şahsen tanıdığım bir-iki kişi olsa da, genel olarak listeler ve üyeleri hakkında fazla bir bilgim yoktu. Fısıltı gazetesiyle gelen bazı bilgiler vardı ama üzerine analiz bina edecek sağlamlıkta değildi. Velhasıl, Simon Çekem’in tekrar yönetimde olmaması gerekliliği dışında bariz bir fikrim yoktu. Beyaz Liste kazandı; kendilerini kutluyor, başarılar diliyorum. 

Şimdi onlara ve aslında diğer bütün yönetimlere düşen görevler var. Bunlardan biri, geçmiş yönetimlerin kasıt veya ihmal neticesi olarak yaptıkları usulsüzlükler, yolsuzluklar varsa bunları saptamak ve toplumla paylaşmak. Bunun temel sebebi de, sadece geçmiş yöneticileri cezalandırmak veya onlardan intikam almak falan değil. Bir kere, yeni yönetimler bu hesaplaşmayı yapmadıkları veya kendilerinden önceki yolsuzlukların üzerini örttükleri takdirde kendileri de sorumlu, hatta duruma göre hukuken de suçlu konuma düşebilirler. Yani, böyle bir şey yapmak onlar açısından her şeyden önce kendi isimlerini korumanın ve temiz bir sayfa açtıklarını göstermenin bir gereği. 

Toplum yönetimi açısından ise, daha önemlisi, her fırsatta vurguladığımız şeffaflık ilkesidir. Böyle bir araştırmayı yapmak ve toplumla paylaşmak şeffaflık gereğidir. Böyle yanlış işler olmuşsa toplum bunları bilmelidir. Tabii, şeffaflığı gereği sadece geçmiş icraatların hesabını ortaya koymakla sınırlı değil. Vakıfların mal varlığı konusunda da aynı şeffaflığı göstermek gerekiyor. Vakıf yönetimlerimizde kötü bir alışkanlık yerleşmiş; yöneticisi oldukları vakıfların mal varlıklarını kendi özel ticari sırlarıymış gibi toplumdan gizliyorlar. Bugün hangi vakfın uhdesinde hangi mülklerin olduğunun tam bir listesine ulaşmak mümkün değil. Yer aldığım bir projeden bizzat biliyorum ki sorulunca da söylemiyorlar. Nitekim, Beyoğlu’nda seçimi kazanan Beyaz Liste ilk iş olarak vakfın mal varlığını tespit edeceklerini söylemişler. Doğru bir iş, ama umarım, Aksel Topalyan’ın Agos’a verdiği demeçte dediği gibi, bunu da toplumla paylaşarak doğru bir yönetim biçimi için örnek olurlar. Hem, vakıf yöneticilerimiz bu bilgiyi kimden gizliyor olabilirler? Ancak hesabını vermekten kaçınan veya gizli kapaklı hesapları olan bir yönetici bunu gizler.  

Yeni yönetimlerin, eski yönetimlerin muhtemel yolsuzluklarını ortaya çıkarması bir başka açıdan da önemli: Böyle bir teamül yerleşirse bundan sonra irili ufaklı herhangi bir vakfın yöneticisi böyle bir işe yeltenecekken iki kere düşünür. Dolayısıyla, geçmiş yolsuzlukların ortaya çıkarılması geçmişe yönelik bir adalet tesisi olduğu gibi, geleceğe yönelik de bir tedbir aslında. 

Bu vesileyle, Hrant Dink Vakfı çatısı altında, vakıfların, okulların ve patrikhanenin karşı karşıya kaldığı sorunları ele alan, bir ekip çalışması neticesinde ortaya çıkan, metnini benim kaleme aldığım ‘Dar Gömlek: Türkiye’deki Ermeni Kurumlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri’ başlıklı raporun çıktığını duyurmuş olayım. Hem bu yazıda ele aldığım şeffaflık meselesi, hem de diğer sorunlara dair ayrıntılı bilgiyi bu raporda bulabilirsiniz. Rapor, Hrant Dink Vakfı’nın internet sitesinden indirilebiliyor.