Agos'un arşivinden: Bir zamanlar Cemiyet-i Edebiye, şimdi otopark

İstanbul’da yaklaşık 60 yıl yaşamış ve yayınları, yardımlar ve faaliyetleriyle, döneminde ünü ABD’ye kadar yayılmış bir edebiyat cemiyeti, Dersaadet Rum Cemiyet-i Edebiyesi (DRCE) ya da Rumca ismiyle Ellinikos Filologikos Sillogos Konstantinupoleus’un merkezi bugün Beyoğlu’nda bir otopark oldu; on binlerce kitaptan oluşan kütüphanesinin akıbeti ise bir muamma.

Sevag Beşiktaşlıyan
besiktasliyan@agos.com.tr

Yorgo Zarifi (1807-1884)

İstanbul’da doğdu,
1821’de Mora İsyanı’nın
etkisiyle ailesi Odesa’ya kaçtı.
1832’de İstanbul’a geri döndü ve
ünlü Galata bankerlerinden
Stefanos Zafiropoulos’un yanında çalışmaya başladı. 1836’da Zafiropoulosların en büyük kızı Eleni’yle evlenerek şirketlerin ortağı oldu. Bir süre sonra kendi bankacılık sistemini kurarak, servetini büyüttü. 2005’ten bu yana Türkiye Futbol Federasyonu tarafından kullanılan Yeniköy’deki Zarifi Köşkü’nü inşa ettirdi. Hem Abdülaziz’le, hem de II. Abdülhamit’le yakın dostluğu sayesinde hükümetin ve sarayın mali işlerinin yürütülmesinde önemli bir role sahipti. Osmanlı Bankası’nın en büyük ortaklarındandı ve Düyun-u Umumiye’nin kurulmasında büyük rol oynadı. 1884’te geçirdiği ani felç sonucu İstanbul’da öldü. Kalbi ayrı bir törenle, kendi yaptırdığı Tarabya’daki Aya Paraskevi Kilisesi’ndeki mermer anıta yerleştirildi. Zarifi, zenginliğinin yanı sıra hayırseverliğiyle de tanınır. Fener’deki görkemli Mekteb-i Kebir binası ve Balıklı Rum Hastanesi, kendisi tarafından yaptırılmıştır. Aynı şekilde, eşi Eleni de 1990’da öğrencisizlikten kapanan Pera’daki Merkez Rum Kız Lisesi’nin ve 1964 yılında boşaltılan dünyanın en büyük ahşap yapılardan biri olan Büyükada Rum Yetimhanesi’nin bağışlarıyla yapılmasını sağlamıştır.
  

1856 Islahat Fermanı’yla gayirmüslim toplumlardan istenen, iç idarelerine ve işleyişlerine dair yeni düzenlemelerle ortaya çıkan “milli nizamnameler”in esas amacı, toplumların üzerindeki ruhban etkisini azaltmaktır. Bu doğrultuda, uluslaşma sürecine adım atmaya başlayan gayrimüslim toplumlar, uluslaşmanın temel şartlarından biri olan eğitim konusunda, 1860’lı yıllarda daha emekleme çağındadır. 1861’de, bu ahval ve şerait altında ortaya çıkan Dersaadet Rum Cemiyet-i Edebiyesi’nin öncelikli amacı da, “kültürel ve eğitsel” amaçlı “laik” kolektif faaliyetleri olgunlaştırmaktır.

Bu fikir, yeni yeni serpilen Rum burjuvazisinin ev toplantıları sırasında doğar ve 14 Aralık 1861’de, iki doktor Stefanos Karateodori Paşa ve İroklis Vasiadis’in başını çektiği Rum toplumunun 33 ileri geleni tarafından İstiklal Caddesi’ndeki Bonmarşe Mağazası’nın karşısındaki Sala Gazinosu’nda kurulur. Cemiyetin tüzüğüne geçen öncelikli hedefi, “yazılı ve sözlü olarak edebi alanda çalışmalar yapmak, halka açık konferanslar düzenlemek ve Cemiyet’le aynı ismi taşıyan bir dergi yayınlamaktır.” Düzenlenen halka açık toplantılarda, “güzel konuşan ve kolay anlaşılır konuşmacılar tarafından asrın değişik türde bilgilerinin aktarılması”yla Cemiyet büyük bir ilgiye mazhar olur.

1870’te Bulgar Eksarhlığı’nın kurulmasıyla sonuçlanacak Yunan-Bulgar krizinin etkisiyle, Rum toplumunun, özellikle eğitim alanına eğilim göstermesi için parasal olarak da desteklemesiyle, Cemiyet’in ilgi alanı değişmeye başlar. Filolojik ve edebi çalışmaları hiç bırakmayan Cemiyet, 1871’de yeni bir nizamname yayınlayarak, amacını “eğitimin ve bilimin geliştirilmesi ve bunların Şark’a yayılması” olarak değiştirir. Bu değişiklikle birlikte, Cemiyet, artık “Türkiye’deki tüm Rumların eğitim faaliyetlerinin kılavuzu ve eğitimle ilgili tüm arzu ve eylemlerin merkezi” ve “Rumların bir nevi eğitim bakanlığı” olarak anılmaya başlanır.

Rum toplumundan gelen finansal destek o kadar büyüktür ki, 1870’teki büyük Pera Yangını’nında Cemiyet binasının yanması bile büyük bir sıkıntıya sebep olmaz. Fakat Cemiyet’in 9 yıllık çabayla oluşturduğu 1.500 ciltlik kütüphanede kül olmuştur. Gerekli izni Padişah Abdülaziz’den alan Cemiyet’in en büyük iki bağışçısından biri olan 

Yorgo Zarifi sayesinde, Rum Galata bankerlerinin 2.500 liralık ve Atina Üniversitesi’nin 15 bin drahmilik katkısıyla, Balıkpazarı Topçular Sokağı’nda bulunan uygun bir arsada, 1872’de yeni bina için temel atma töreni yapılır.

16 ay sonra, 11 Mayıs 1873’te Osmanlı Maarif Nazırı Sadullah Bey’in de katılımıyla açılan bina, büyük kütüphanesi, toplantı ve konferans salonlarıyla Cemiyet’in tüm ihtiyaçlarını karşılayacak niteliktedir.

Cemiyet, 1880’li yıllara kadar, eğitim misyonunu başarıyla yerine getirir. 1881’den başlayarak, Patrikhane’nin eğitim alanına el atması ve Rum tüccarların Cemiyet’e bağışlarında meydana gelen azalma, Cemiyet’in eğitim sahasını terk ederek, esas alanları olan filoloji ve edebiyata dönmesine sebep olur. Yine de Cemiyet’in eğitim alanında her yıl açtığı bazı müsabakalar, kapatılmasına kadar devam eder. Bunlar, Cemiyet’in bir diğeri kasası Hristakis Zografos’un bağışlarıyla açılan “Yaşayan Abideler”le ilgili çalışmalar ve ilköğretime yönelik ders kitapları müsabakalarıdır. Ayrıca yine Zografos’un bağışıyla Antik Yunan eserlerinin yayınlanması ve Cemiyet’le aynı isme sahip olan bilimsel derginin yayını sürdürülür.

59 yıl yayınlanan bilimsel dergi

Helen kültürü ve edebiyatının yanı sıra, arkeoloji, tıp, halk bilimi, dil, tarih, fizik, biyoloji ve eğitim alanlarında makalelerin yayınlandığı dergi, 1863’ten 1922’ye kadar üç yıllık bir aralık dışında 59 yıl yayın hayatını sürdürür. Bu üç yıllık aralıkta, II. Abdülhamit’in tahtta olduğu 1881-1884 yıllarıdır. II. Abdülhamit’in meşhur sıkı ve şüpheci sansürüne takılan derginin, 16 nüshası incelenir ve 7 Ocak 1984’te “yayınlanan bilimsel, edebi ve felsefi makalelerin toplum yararına olduklarının saptanması üzerine” yayına devam etmesinde bir sakınca görülmez.

Hristakis Zografos (1820-1898)

O dönemde Osmanlı sınırları içinde bulunan Kuzey Epir’in Kestorat Köyü’nde doğdu. Küçük yaşta babasıyla birlikte İstanbul’a gelerek iş hayatına atıldı. Galata’da kurduğu küçük bir döviz bürosuyla finans işine girdi ve kısa zamanda bankerliğe yükseldi. Zarifi gibi saraya yakınlığı sayesinde, saray ve hükümetin mali politikalarında söz sahibi oldu. Osmanlı Bankası’nın sermayedarlarındandı. Uzun yıllar cemaatin Muhtelit Milli Meclisi başkanlığı görevini de yürüttü.1898’da Paris’te öldü. Zografos da hayatı boyunca hayır işlerini destekledi. Beyoğlu’nda, kendi ismiyle Zoğrafyon Erkek Lisesi’ni kurdu, Yeniköy’de aynı isimle kurduğu Kız Lisesi, 1950 yılında yandı ve 1954’te boşaltıldı. İçinde yoksul ailelerin yaşadığı bina, bu sene Kadir Has Vakfı tarafından kolej yapılmak üzere satın alındı. Zografos ayrıca, 1870’teki Büyük Pera Yangını’yla kül olan Naum Tiyatrosu’nun yerine şimdi Çiçek Pasajı olarak bilinen Hristaki Pasajı’nı (Cite de Pera) inşa ettirmişti.   

İttihatçıların iktidarı

Giderek küçülse de, Cemiyet 20. yüzyılın ilk on yılında da önemli çalışmalar yapmayı sürdürür. İttihatçıların iktidarıyla birlikte, giderek bozulmaya başlayan Türk-Rum ilişkileri, Cemiyet’i de ziyadesiyle etkiler. 1911 yılında, Cemiyet’e yapılan bir tebligatla, 1 Mart 1874’ten başlamak üzere 1911 yılına kadar hiç ödenmemiş emlak vergisi tutarı olarak 400 bin kuruş ödenmesi talep edilir. Dönemin Rum Patriği III. Yoakim araya girerek, hükümete bir savunma dilekçesi sunar. “Avrupa ve Amerika’nın bilim çevrelerince iyi tanınan ve ‘Şark’ın Akademisi’ olarak nitelenen” Cemiyet’in binasının “her ne kadar bir şahıs adına kayıtlı gözükse de, Rum milletinin bağış ve emekleriyle” yaşatıldığını ve “bugüne kadar bütün önemli törenlere üst düzey Osmanlı memurlarının katıldığını ve binanın yapımına izin veren Padişah’ın iradesinin” Cemiyet’in devlet tarafında tanındığına delalet olduğunu söyleyen Patrik, bu borcun silinmesi sağlar. 4 Mart 1912’de, Cemiyet büyük bir törenle 50. yılını kutlar.

Hain (!) Cemiyet kapatılıyor

I. Dünya Savaşı’nın patlamasıyla giderek azalan bağışlar sebebiyle çalışmalarını en alt düzeye indirir. Savaş boyunca askeri amaçlı kullanım için boşaltılan Merkez Rum Kız Lisesi’ne kapılarını açan Cemiyet, Mütareke yıllarında yaptığı siyasi yatırımla adeta idam fermanını imzalar. Cemiyetin o yıllardaki başkanı Minas Afthenopulos, Venizelos’un Rumların 500 yıldır beklediği kurtarıcı ve kahraman olduğunu beyan eder ve 1919’da Venizelos’u Cemiyet’in onursal başkanı ilan eder. Cemiyet’in düzenlediği konferanslar da, bilimsel konulardan uzaklaşılır ve Yunan milliyetçiliği ile Venizelos propagandaları ön plana çıkarılır. Yunanistan’la savaşı kazanan Türk tarafı, İstanbul’a girmeden Cemiyet yöneticileri, binayı boşaltarak İstanbul’u terk eder. Zaten Mustafa Kemal, Cemiyet’in savaş yıllarındaki ihanetini (!) affetmeyecek ve Cemiyet’i kapatacaktır.

Binanın hazin sonu

Lozan’da terk edilmiş mallar sorununu halletmek için kurulan Karma Komisyon’da gündeme gelen Cemiyet’in mal varlığının üyeler arasında bölüştürülmesine karar verilir, fakat Türk tarafı, Cemiyet’in hiçbir üyesinin İstanbul’da olmadığı iddiasıyla, Cemiyet’in tüm mal varlığına el koyar ve bina, “sahipsiz mülk” olarak Hazine’ye devredilir. Öncelikle Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) tarafından kullanan bina, İstiklal Caddesi’ne göre biraz sapa kaldığı için Çocuk Esirgeme Kurumu’na bırakılır. Bina, daha sonra kısa süreliğine Kızılay’a verilir. En son olarak, uzun yıllar kalmak üzere binaya Bayoğlu Sulh Hakimliği yerleştirilir. 1941’de binayı, Milli Emlak’tan Mertebani Sokak, Billur Sokak ve İstiklal Caddesi’nde matbaaları bulunan meşhur Çituri Biraderler, açık arttırmada satın alırlar, fakat ancak 1955 yılında binanın tahliyesini tam olarak sağlayabilirler. 6-7 Eylül Pogromu’nda boş olan binaya giren yağmacılar, çalacak bir şey bulamayınca, binanın borularını, ahşap ve demir aksamını, hurda niyetine sökerler. Binanın talihsizliği bununla da son bulmaz. 1964’te, binanın sahipleri Çituri Biraderler, Kıbrıs meselesinde koz olarak kullanılan ve sınırdışı edilen Yunan pasaportlu Rum kafile arasındadır. Sahipsiz ve tamamen harap hale gelen bina, 1965 yılında yıkılır ve arsası halen otopark olarak kullanılmaktadır.

150 yıllık arşiv ve kütüphane nerede?

Agos’tan Emre Ertani’nin Cemiyet’in arşiv ve kütüphanesiyle ilgili Sait Çetinoğlu’yla yaptığı söyleşide, Çetinoğlu, Cemiyet’in kapatılması üzerine CHF’nin binayla birlikte arşiv ve kütüphaneye de el koyduğunu ve bunları Ankara’ya göndererek Hacı Bayram Cami’nin avlusunda kaderine terk ettiğini söylüyor. Fakat Tatiana Stavru’ya göre, Kemalist rejim, arşiv ve kütüphaneye o kadar da hoyrat davranmamış. Stavru, 1923’te Berlin Üniversitesi profesörlerinden Paul Moraux’ya kütüphanesindeki kitapların sayımı ve envanteri yaptırıldığını ortaya koysa da, bu tarih büyük olasılıkla yanlış, çünkü Prof. Moraux, 1919 doğumlu ve 1954-1959 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde çalışmış. Yine de Prof. Moraux’nun bu arşiv üzerinde çalıştığı ve ortaya koyduğu Bizans elyazmaları envanteri kataloğunun “Bibliotheque de la Société Turque d'Histoire: Catalogue des Manuscrits Grecs (Fonds du Syllogos)” ismiyle 1964’te Türk Tarih Kurumu (TTK) tarafından yayınlandığı biliniyor. Bu da, arşivin en azından bir kısmının, eğer daha sonrasında başına bir şeyler gelmediyse, ki aynı katalogun 1989 yılında TTK tarafından bir kez daha basılması gelmediğine bir işaret sayılabilir, TTK’nin arşivinde bulunduğunu doğruluyor.

Zaten Stavru da, arşivden aslan payını TTK’nin aldığını, bazı bölümlerin Ankara Devlet Kütüphanesi ve Türk Dil Kurumu’na gönderildiğini, klasik eserlerin bir kısmının Ankara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Diller Bölümü’ne, dernek arşivlerinin de İstanbul’daki Süleymaniye Kütüphanesi’ne dağıtıldığını söylüyor. Ayrıca, bu yazının esas kaynağı olan Haris Eksertzoglou’nun Cemiyet’le ilgili kitabında yer aldığına göre de, Cemiyet’in 1861-1912 yılları arasındaki zabıtları, konferans notları ve raporları, kısım kısım Yunanistan Milli Bankası Tarih Arşivi’nde Nea Smirni Estia Kütüphanesi’nde bulunmaktaymış.

Fakat Stavru’nun atladığı başka bir noktaya, Ayhan Aktar’ın işaretiyle Niyazi Berkes’in anılarından oluşan Unutulan Yıllar kitabında rastlıyoruz. Berkes, 1933’ün ilkbaharında çalıştığı Halkevleri’nin bodrumunda duran “İstanbul’un işgal yıllarında faaliyet gösteren gizli bir Rum örgütü”ne ait kitaplıktan bizzat Mustafa Kemal’in emriyle Ankara getirilen sandıklar dolusu kitaptan bahsediyor. Yine Mustafa Kemal’in emriyle, Cumhuriyet’in 10. yılı için Halkevleri’nde bir kütüphane oluşturmak için bu sandıklar dolusu kitabın tasnifi görevi Berkes’e verilmiş. Dağılmış kitapların yapraklarını tek tek bulup yeniden ciltlettirmek için ayırmak gibi uzun ve yorucu bir görevi, insanüstü bir çabayla 6 ayda bitiren Berkes, kitaplar üzerine çalıştıkça, “bu kitaplığın, bir Halkevi kitaplığı olamayacak düzeyde olduğunu gördüğünü” söylüyor. “Yunanca, Latinceden Arapçaya kadar çoğu yüksek bilim, sanat ve felsefe yapıtlarından oluşan binlerce kitaptan” bahsediyor Berkes ve “bunların eninde sonunda başka bir yere taşınacağını” bilse de, esas hedefi olan kitapların tam kaydını çıkarmayı başardığını söylüyor.

Bu bilgiler sonucunda, kritik nokta, 1951’de Halkevleri kapatıldığında, Halkevleri’nde bulunan kütüphaneye ve kayıt listesinin ne olduğunu bilenlere ulaşmak. Zira Çetinoğlu’nun Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 20 Eylül 2011 tarihinde arşivin nerede olduğuna dair yaptığı resmi başvuruya yanıt olarak, Bakanlık’ın arşive ne olduğuna dair bilgi olmadığı belirterek, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne yönlendirmesi, devletin ipiyle bu arşivin bulunamayacağını gösteriyor.