OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Hastanelerimizin karakteri ve özellikleri

“Hastanelerimizin karakteri ve öncelikleri ne olmalıdır?” sorusuna verilecek en kısa cevap kanımca şudur: Hastanelerimiz Türkiye Ermeni toplumunun her bir üyesi için hayatın onların karşısına çıkaracağı, bakıma muhtaç bırakacağı sıkıntılı durumlar karşısında bir güvence olmalıdır. Türkiye Ermeni toplumunun her bir üyesi emin olabilmelidir ki hayatta başına ne gelirse gelsin orada kendisine bir yatak bir ekmek verecek bir kurum vardır. Bu güveni duyabilmeleri gerekir.

Son yazımda hastane seçimleri yönetmeliğiyle ilgili kimi hususlara dikkat çekmeye çalışmıştım. Hastane seçimlerinin yaklaştığını, umulur ki çok uzak olmayan bir gelecekte aday listelerinin ortaya çıkacağını göz önüne alacak olursak hastanelerimiz nedir, ne değildir, karakterleri, vizyonları, öncelikleri ne olmalıdır sorularını tartışmaya başlamanın zamanıdır. Bu yazıda, konuya en azından bir giriş yapmaya çalışalım. 

“Hastanelerimizin karakteri ve öncelikleri ne olmalıdır?” sorusuna verilecek en kısa cevap kanımca şudur: Hastanelerimiz Türkiye Ermeni toplumunun her bir üyesi için hayatın onların karşısına çıkaracağı, bakıma muhtaç bırakacağı sıkıntılı durumlar karşısında bir güvence olmalıdır. Türkiye Ermeni toplumunun her bir üyesi emin olabilmelidir ki hayatta başına ne gelirse gelsin orada kendisine bir yatak bir ekmek verecek bir kurum vardır. Bu güveni duyabilmeleri gerekir. Hayatın normal akışı gereği, bu dediğim, sadece değil ama özellikle toplumumuzun yaşı ilerlemiş üyeleri için geçerlidir.

Yaşlılık ve yaşlanmaya bağlı sağlık ve bakım sorunları hepimizi ilgilendiriyor tabiatıyla, ölmezsek hepimiz yaşlanacağız ve orada bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Bu bilinmezlik aklımıza düştüğünde hastanelerimiz bu endişelerimizi azaltan unsurlar olarak görülebilmelidir. Temel sağlık ve bakım talebiyle hastanelerimize başvurmuş toplum üyelerinden hiçbiri, hele 65 yaş üstü ise, hastane kapısından geri döndürülmemelidir. Bu yalnızca 65 yaş üstü için geçerli değil tabii; daha genç yaşlarda geçirdiği bir rahatsızlık veya kaza neticesinde bakıma ihtiyaç duyan her bir toplum üyesi de bu temel hizmeti hastanelerimizden alabilmelidir.

Peki, hastanelerimizde en ileri teknoloji aletlerin bulunmasına, komplike ve zor hastalıkların en ileri tedavi tekniklerinin uygulanmasına gerek var mıdır? Eğer kaynaklar, ki bundan sadece parayı kastetmiyorum, insan, bilgi kaynağı vs. de dâhil, hem yukarıda belirttiğim temel bakım hizmetlerini vermeye, hem de ileri teknoloji tedavileri uygulamaya elveriyorsa o zaman bunlar da olabilir. Fakat, kaynaklar bu ikisini birden gerçekleştirmeye yetmiyorsa o zaman öncelik, temel sağlık ve bakım hizmetlerini tüm toplum üyelerini kapsayacak şekilde uygulamaktır. Pahalı teknolojik aletlerin varlığı, temel sağlık ve bakım hizmeti vermemenin gerekçesi olmamalıdır.

Ayrıca, ileri teknoloji ve tedaviler toplum üyelerine belli seviyelerin üzerinde bir ücret karşılığında sunulursa o zaman Ermeni toplumu hastanelerinin Ermeni toplumu üyeleri için bir anlamı, bir özelliği de kalmaz, çünkü bir bedel karşılığında olduktan sonra insanlar bu tür komplike tedavileri başka hastanelerden de alabilirler. Hastanelerimiz, toplum üyeleri için herhangi bir özel hastane gibi olacaksa, varlıkları ile yoklukları bir hâle gelir. 

Komplike hastalıkların tedavisi söz konusu olduğunda hastanelerimiz doğrudan bu hastalıkları tedavi etmek yerine danışmanlık hizmeti ve gerekli hâllerde finansal destek verebilirler. Danışmanlık hizmetinden kasıt, belli tedavilerin en iyi biçimde nerelerde bulunabileceğine dair bilgi aktarmak, yönlendirmek, gerekirse bağlantıları kurmak ve bu tedavileri karşılayacak durumda olmayan toplum üyelerine mali destek sağlamaktır. 

Mali destek demişken, bir noktaya daha dikkat çekmek gerek. Aslında bu söyleyeceğim sadece hastane vakıflarımıza değil, tüm vakıflarımıza dairdir. Zaman zaman duyuyoruz, hastanenin banka hesaplarında şu kadar milyon dolar var deniyor. Herhangi bir vakfımızın banka hesaplarında bu meblağların biriktirilmiş olması tabii ki olumlu ve iyi bir şeydir, bir başarıdır. Fakat bu meblağlar bankada olduğu gibi duruyorsa, bu bir başarı değildir. O paralar toplumun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla dağıtıldığında bir anlam kazanır; yoksa isterse yüzlerce milyon dolar olsun, toplumun ihtiyaçlarını karşılamadıktan, bir şeyleri daha iyi hâle getirmedikten sonra o para bir anlam ifade etmez. Bu, paranın har vurup harman savrulacağı anlamına gelmez tabii. Belli bir sistem içinde dağıtılmalı, havuz bir yandan dolarken bir yandan boşalmalıdır.

Son olarak, Surp Pırgiç Hastanesi’nin ve onun yönetiminin Ermeni toplumu içindeki yerine dair bir hususun altını çizmek gerekiyor. Bu hastane, Türkiye Ermeni toplumunun çok önemli bir kurumu ve lokomotif vakıflarından biridir. Türkiye Ermeni toplumu için hayati işlevleri haizdir. Gelgelelim, Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı’nın Türkiye Ermenilerinin temsilcisi olduğu iddiasının hiçbir resmî ve hukuki dayanağı yoktur. Bundan evvel seçilmiş yönetim kurulları ve başkanların olduğu gibi bundan sonra seçileceklerin tek resmî sıfatı ‘hastane vakfının yönetim kurulu üyesi’ olmalarıdır ki bu da yeterince önemli bir makam ve görevdir zaten. Aday olacakların da buna aday olduklarını bilerek aday olmaları, ötesinde bir beklenti içinde olmamaları yerinde olur. 

Not: Dikkat ederseniz yazının başından beri “hastanelerimiz” diyorum, çünkü Türkiye Ermeni toplumunun bir değil iki tane hastanesi var; Surp Pırgiç ve Surp Agop. Dolayısıyla, bu iki hastane koordinasyon, işbirliği ve işbölümü yaparak çalışmalıdır.