OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Vakıfların koordinasyonu: Bir öneri

Özellikle okulu veya hastanesi olan, uhdesindeki gayrimenkuller belli bir seviyenin üzerinde olan vakıfların yönetimi artık gönüllülük esasına göre değil profesyonelce ve tam zamanlı olarak yapılması gereken bir iş. Burada sözünü ettiğimiz ofis vakıfların yönetiminde profesyonellerin katkısını da artıracak bir model olur ki bu da iyi bir şeydir.

Geçen hafta vakıflar arası koordinasyon konusuna girmiş, bunun artık toplumumuz için, daha doğrusu toplumumuzun geleceğini daha iyi kurabilmek için kaçınılmaz hâle geldiğini söylemiştik. Ayrıca, koordinasyonun farklı biçimlerde sağlanabileceğini; yalnız kritik bir husus olarak, vakıfların bu işe tamamen gönüllü olarak katılmaları ile buna mecbur tutulmaları arasında çalışan, uygun bir model yaratılmasının gerekli olduğunu; Hrant Dink Vakfı’ndan çıkan ‘Dar Gömlek: Türkiye’deki Ermeni Kurumlarının sorunları ve Çözüm Önerileri’ başlıklı raporumuzda bununla ilgili bir öneri bulunduğunu belirtmiştik. Bu hafta o önerinin bazı ayrıntılarına bakalım.

Böyle bir yapının yasal ve resmî bir tüzel kişiliği olması gerektiğini söylediğimizi hatırlayacak olursak ve doğal olarak bunun bir şirket olamayacağını kabul edersek geriye bu koordinasyonu ya bir vakıf ya da bir dernek çatısı altında gerçekleştirmek kalıyor. Medeni Kanun’daki hüküm gereği yeni bir cemaat vakfı kurulamıyor; cemaat vakfı olmayan bir vakıf kurmak da derneğe göre hem daha zor, hem de vakfın çalışması dernek kadar esnek olamıyor. Ayrıca, bunun bir dernek olarak kurulması, Vakıflar Kanunu’nun 25. maddesinden kaynaklanan, vakıfların tüzel kişilikler olarak birlikler veya ortak yapılar kurup kuramayacağı konusundaki tartışmayı da aşmış olur. Dolayısıyla, koordinasyon amacıyla oluşturulacak bir yapının dernek olması en uygun seçenek gibi duruyor.

Peki bu derneğe kimler üye olacak? Ermeni vakıflarında aktif görevde bulunan yönetim kurulu üyeleri. Yöneticilerin hepsinin mi, yoksa her vakıftan belli bir sayıda yöneticinin mi üye olacağı tartışılabilir. Fakat buradaki esas kritik husus bu derneğin daimi bir çalışma ofisi olarak faaliyet göstermesi, yani daimi bir kadrosu ve bütçesi olması gerektiğidir. Bütçe üyelik aidatlarıyla oluşturulacak ama dernek üyeleri olan yöneticilerin kendileri değil de yöneticisi oldukları vakıf, bu aidatı ödeyecek ve pek tabii, bu aidatlar her bir vakfın mali gücüne göre belirlenecek. Bu dernek, bu bütçeyle bünyesinde uzmanlardan oluşan daimi ve tam zamanlı çalışacak bir kadro ve sekretarya bulunduracak; eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler, gayrimenkul yönetimi, siyasi işler, finans gibi farklı konularda çalışan farklı birimler olacak ve bu birimler raporlar, bilgi notları vs. hazırlayacak, spesifik projelerde bağlantıları kuracak, vakıflar arasındaki iletişim ve koordinasyonu sağlayacak. 

Bu ofis, vakıfların iradesinin üzerinde bir karar alma yetkisine sahip kılınmasa da vakıf yönetimleri belli projelere girişirken, belli kararları alırken bu ofisten danışmanlık ve görüş almaya teşvik edilebilir, yönlendirilebilir. Vakıf yönetimleri bu çalışma ofisinin yazacağı raporlara, tavsiye kararlarına vs. uymaya mecbur edilemez belki ama bunlara uymadıkları durumda neden uymadıklarını hem Ermeni toplumunun tümüne hem de seçmenlerine açıklamaları gerekecek. Hele, diyelim ki bu ofisin tavsiyesine uymadıkları için yönettikleri vakfı zarara uğratırlarsa, açıkça sorumlu duruma düşeceklerdir. 

Böyle bir ofisin yapabileceği işler arasında şunlar sıralanabilir: Vakıfların bütçe açıklarını ve açıkların nasıl kapanacağını incelemek, hangi vakfın hangi vakfa ne kadar mali destek aktarabileceği hakkında raporlar hazırlamak, başvurabilecekleri ulusal ve uluslararası fonlar konusunda vakıflara danışmanlık vermek, vakıfların yıllık mali denetimini düzenlemek ve koordine etmek, vakıf seçimlerini düzenlemek, vakıfların geçmişten bugüne açtığı davaların takibini ve arşivlemesini yapmak, gerekirse hukuki danışmanlık vermek, vakıflara gayrimenkul yönetimi konusunda danışmanlık vermek, eğitimcilerin ve okul idarecilerinin düzenli toplantılar yapması için gerekli altyapıyı ve organizasyonu sağlamak, eğitim bursu ihtiyacı içinde olan öğrencilerle burs verecek kişiler ile kurumları eşleştirmek. Bu listeye gerekirse başka işler ve görevler de eklenebilir tabii.

Geçen haftalarda söylediğim gibi, özellikle okulu veya hastanesi olan, uhdesindeki gayrimenkuller belli bir seviyenin üzerinde olan vakıfların yönetimi artık gönüllülük esasına göre değil profesyonelce ve tam zamanlı olarak yapılması gereken bir iş. Burada sözünü ettiğimiz ofis vakıfların yönetiminde profesyonellerin katkısını da artıracak bir model olur ki bu da iyi bir şeydir.

Her dernek gibi bu derneğin de bir tüzüğü olacak ve çalışma esasları, hangi görevlere kimin nasıl seçileceği vs. o tüzükte yazılı olacak. Böylece, VADİP ve ERVAB örneklerinin tersine keyfîlikten uzak, öngörülebilir ve istikrarlı bir yönetim olabilecek.

Burada çok kısaca anlatmaya çalıştığım model, koordinasyonu sağlamanın en iyi yolu olmayabilir, hatta tek yolu da olmayabilir. Bunun yerine, gerekli ilkeleri somutlayan başka modeller önerilebilir. Önemli olan bu konunun tartışılması ve hayata geçirilmesidir. Fakat, her şey bir yana, önerilen model ne olursa olsun başarıya ulaşmasının ilk şartı, o modeli uygulamaya niyetli, bunun yapılması gereken doğru bir iş olduğuna inanan insanların o modeli hayata geçirmek için çalışmasıdır. Bir iş, “olmaz” diyenlerle olmaz.