PAKRAT ESTUKYAN

Pakrat Estukyan

Մենք ու մերոնք - BİZ VE BİZİMKİLER

Hatıran solmasın Sırrı Can

Sık sık gururlanarak "Hepinizden daha fazla Ermeni arkadaşım var" derdi. Bu "Ermeni" kelimesi gerektiğinde Rum, Yahudi, Arap, Roman veya eşcinsel ile değiştirilebilirdi. Kim egemen gücün zulmüne maruz kalırsa, Sırrı hemen tüm varlığıyla onun yanında olurdu.

Türkiye gibi kutuplaşmış, bölünmüş bir toplumda herkesin sevgilisi olmak en zor şeydir. O, bu zoru başarmıştı. Esprisi, zekâsı kararlı ve ilkeli duruşuyla Sırrı Süreyya Önder herkesin sevdiği bir karakterdi. Kararlı derken, kör bir inatçılıktan söz etmiyoruz. Tam tersine, o iyi bir dinleyici, bir düşünürdü ve her zaman fikrini ve görüşünü muhatabına en yalın haliyle aktarmayı başardı.

Her şeyden önce bir hümanistti. Kendisi çoktan milli veya dini tüm aidiyetlerden kurtulmuştu. Türk kökenli biriydi, ancak tüm varlığıyla Kürt özgürlük hareketine dalmıştı. Bu adanmışlığı Kürt sevgisiyle açıklamak oldukça yüzeysel ve içi boş bir tespit olurdu. O aynı zamanda Ermeni sever, Süryani sever, Ezidi sever veya Rum severdi. Nefret suçlarını göğüslemek zorunda kalan LGBTİ bireylerin koruyucu meleğiydi. Kim hor görüldüyse, Sırrı Süreyya Önder daima onun yanında oldu.

"Gezi" direnişi günlerinde kökünden sökülme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir çınar ağacının önünde durarak "Ben bu ağacın da milletvekiliyim" diyen görüntüsü hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Ancak onun bu kucaklayıcı karakterini idrak edemeyenler, önyargılarının esiri olarak onun Kürt kimliğini sahiplenen tutumunu ‘etnikçilik’ olarak tanımlamaya devam ediyorlar. Bunu yaparken de Sırrı Süreyya Önder’in “Cumhuriyetin hangi hayrını gördük?” cümlesini çarpıtmaktan medet umuyorlar. Tabii Sevan Nişanyan’ın ‘Yanlış Cumhuriyet’ veya Erdoğan Aydın’ın ‘Yanlış iliklenen Düğme’ kitaplarından asla feyz almadan.

Ağacın da vekiliydi
“Ben bu ağacın da milletvekiliyim” ifadesi basit bir söz değil, bir ömrün anlamını açıklayan bir slogan gibiydi. Adildi, samimiydi ve bu sayede herkesin sevgisini kazandı. Sadece kiralık kalemler, onun ölümünden sonra bile zehirli kalemleriyle hatırasına karşı kara satırlar karalamaya cüret ettiler.

Öte yandan Önder'in insani değerlerini takdir eden kitle, deniz dalgası gibi coştu ve Atatürk Kültür Merkezi'nin girişini doldurdu, son saygı görevini yerine getirmek için. Bu kalabalığın ancak küçük bir bölümü, iğne atsan yere düşmeyecek salona girmeyi başardı. Geri kalanlar kortej oluşturarak önce Levent Camii'ne, ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'na yürüdüler.

Kortej Osmanbey’e gelince, Hrant’a bir selam

Kortej Osmanbey'e ulaştığında, Hrant Dink'in düştüğü noktada yeni bir slogan yükselmeye başladı: "Faşizme inat kardeşimsin Hrant". O anda 15 yaşındaki Berkin Elvan'ın cenaze kortejini hatırladık, nitekim o kortej de Agos’un eski bürosunun önünden geçerken aynı sloganı tekrarlamıştı.

Sırrı'nın en önemli özelliği, ülkenin geleneksel kültürü hakkında sınırsız bilgi birikimine sahip olmasıydı. Anlatımını alıntılarla renklendirmeyi severdi ki bu, konuştuğu kişide hayranlık uyandırırdı.

Sık sık gururlanarak "Hepinizden daha fazla Ermeni arkadaşım var" derdi. Bu "Ermeni" kelimesi gerektiğinde Rum, Yahudi, Arap, Roman veya eşcinsel ile değiştirilebilirdi. Kim egemen gücün zulmüne maruz kalırsa, Sırrı hemen tüm varlığıyla onun yanında olurdu.

Sırrı Süreyya Önder'in ölümüyle Türkiye'nin tüm halkları öz evladını kaybetmenin acısını yaşıyor. Biz de yakın bir dostun kaybının acısını yaşıyoruz.

Doğruların hatıralarının kutsanıp kutsanmadığını bilmiyoruz, ama onun hatırasının binlerce insanın kalbinde unutulmaz kalacağından eminiz.