400 saatlik görüntülü hazine: Ermeniler köklere yolculuğu anlattı

Antep kökenli Amerikalı Ermeni Armen Aroyan’ın 1500’e yakın diaspora Ermenisiyle Türkiye’nin farklı yerlerine yaptığı “köklere yolculuğun”, 400 saatlik video kayıtları, Güney California Üniversitesi, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü sitesinde kamuya açıldı.

Amerikalı Ermeni Armen Aroyan, atalarının izini sürmek için Türkiye’ye, Antep’e ilk defa geldiğinde yıl 1987’ydi. Belki o ilk seyahatte kendisi de bunun 2017 yılına kadar uzanan, 1480’den fazla Amerikalı ve diaspora Ermenisiyle köklerini bulmak için Türkiye’nin farklı yerlerine yapacağı 100’den fazla seyahatin ilki olacağını bilmiyordu. Bugün ilerleyen yaşı nedeniyle yolculukları yapamasa da, 30 yılda çektiği 400 saatten fazla video, tanıklık olarak Güney California Üniversite, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü’nün internet sitesinde yerini aldı ve görüntülü koleksiyon herkesin erişimine açıldı. Aroyan, kayıtları 2018’de bağışlamıştı.

Göçe zorlanmış, sürülmüş, öldürülmüş Ermenilerin torunlarının Aroyan’ın rehberliğinde ata yurtlarını bulma yolculuğunda kaydedilen 400 saatlik sözlü tarih anlatısının tümü Aroyan’ın çekimlerinden oluşuyor. İngilizce, Ermenice, Türkçe ve zaman zaman Kürtçe’nin konuşulduğu videolarda William Saroyan’ın yeğeninin Bitlis’te aile hikayesini anlatmasını ya da bir başka torunun Adana’da dedesinin bahsettiği kiliseyi yıkık dökük de olsa bulmasını görmek mümkün. Gittikleri kentin, kasabanın, köyün yerli halkına durmadan sorulan sorularla, atalarının bastığı, yaşadığı ya da gömüldüğü toprağı bulanları da… Yılların geriye aktığı yolculuklarda gözyaşı, merak, geçmiş mirasa özlem ve katliamda yitirilen atalara bir tür minnet borcu da görülüyor.

Antep’ten Californiya’ya

Anneannesi, babaannesi ve anne tarafından dedesi Antepli, baba tarafından dedesi ise Halfeti’nin Cibin köyünden olan Armen Aroyan, Kahire’de doğdu. Armen’in dedesi Armenag Aroyan, Antep’teki Merkezi Türkiye Koleji mezunuydu. Bir süre Cibin’de, Hacın’da öğretmenlik yaptıktan sonra Kahire’de bir İngiliz firmasında iş buldu ve yerleşti. Babaannesi Gülenya Güzelimyan ise Antep’te Kızlar Koleji’nde okumuş ve 1895’te ailesiyle birlikte Kahire’ye göç etmişti. Gülenya-Armenag Aroyan evlendi ve Armen’in babası Albert Aroyan orada doğdu. Albert Aroyan, oğlu Armen onu Amerika’ya götürünceye kadar Kahire’de yaşadı.

Armen Aroyan. Steven Sim ve Richard Hohannisian 2013'te bir gezide.

Armen Aroyan, Güney California Üniversitesi’nde elektronik mühendisliği okudu. 90’larda işten çıkarılınca, krizi fırsata çevirdi. Yaptığı işten değil, gezmek, keşfetmek ve yeni insanlarla tanışmaktan mutlu oluyordu. Daha önce tek başına geldiği Antep ve Türkiye’ye bu sefer diaspora Ermenileriyle gelmeyi ve tıpkı kendisinin yaptığı gibi onların da ailelerinde anlatılan geçmişi, gerçeği bulmayı aklına koydu. İlk “miras yolculuğu”, köklerini arayan 20 kişiyleydi. Devamı geldi. Köyler, kasabalar, yollar, şehirler birbirine eklendi. Aroyan, kökleri için yola çıkanlara “hacılar” diyordu.

30 yılda çok şey değişti

Armen Aroyan, Armenian Weekly’ye Türkiye'nin iç siyasi durumu değiştikçe, yetkililer, şoförler ve yerel halkla etkileşimin niteliği de değiştiğini söylüyordu: “Biraz Türkçe biliyordum. Ve her yıl daha fazla öğrendim. İnsanların bizimle konuşmakta tereddüt ettikleri, doğru bildikleri tarihi kabul etmekte rahat hissettikleri zamanları anlayabiliyorduk. Bunu görmek çok faydalı oldu. Nedenlerimizi merak etmekten, duydukları hikayeleri açıkça anlatmaya geçtiler. Bu otuz yılda çok şey değişmişti."

Aroyan bu yolculuklarda bir “rehber” olmanın yanında, bir sözlü tarihçi olarak da çalışmayı ihmal etmedi. Her yolculuğu dönemindeki teknoloji ile ayrıntılı biçimde videoya aldı. Elbette yıllar içinde videonun kalitesi ve erişilebilirliği değişti ve Aroyan'ın kayıtları format değişikliklerine uğradı. Ancak içerik aynı kaldı: Tura katılanların anlattıkları, şarkı söyledikleri, ağladıkları, hikâyeler anlattıkları, Ermeni tarihinden kesitler paylaştıkları ve yerel halkla sohbet ettikleri anlar. Anlatılanların iki tarafta nasıl farklı olduğu da...

“Hacılar”dan biri şöyle diyordu: “Sen, Ermeni bir çilingir gibisin. Barış yapmaktaki yeteneklerini hiç bıkıp usanmadan, kapalı kapıları açmak için kullandın. Bizim için kapalı olan bu kapıların ardında kişisel tarihimiz, hatta kimliklerimiz vardı. Bu yasaklı kapılar seninle ardına kadar açıldı. Biz de, eşikten atlayıp, yeni bir başlangıç yaptık ve derin bir nefes aldık.”



Yazar Hakkında