Bütün yollar kamu görevlilerine çıkıyor

Anayasa Mahkemesi’nin Hrant Dink cinayetine ilişkin vermiş olduğu kararda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar dikkat çekiyor ve bu karar doğrultusunda kamu görevlilerini işaret ediyor. Karardan sonra gözler yeniden savcılıklarda.

UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr

Anayasa Mahkemesi’nin Hrant Dink cinayetine ilişkin vermiş olduğu kararda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar dikkat çekiyor ve bu karar doğrultusunda kamu görevlilerini işaret ediyor. AİHM’nin verdiği kararın ardından, yapılan yasal düzenlemelere rağmen kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin somut adım hala atılabilmiş değil.  Kamu görevlilerine ilişkin ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ yönündeki karar da geçtiğimiz Haziran ayında kaldırıldı.  Ve son olarak Anaysa Mahkemesi’de kamu görevlilerini işaret etti.  AYM, kararından sonra gözler yeniden savcılıklarda. 

Yasal düzenleme yapıldı

Hrant Dink cinayetinin ardından yürütülen soruşturma ve açılan davada somut hiçbir adım atılmış değil. Cinayetle ilgili en önemli kilit noktalarında dönemin kamu görevlileri var. Ancak ne soruşturma ne de yargılama süresince kamu görevlilerine dokunulamadı. Soruşturma için yapılan başvuruların hepsi reddedildi.  AİHM’nin verdiği kararın ardından, etkin soruşturma yürütülmediğine dair çıkan kararların uygulanması için hükümet 4. yargı paketinde gerekli düzenlemeleri yaptı. Ancak yasal düzenleme yapılmış olmasına rağmen, kamu görevlileriyle ilgili soruşturma halen açılmış değil.

Kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki karar kaldırıldı

En son Haziran ayında Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine soruşturma izni verilmemesiyle ilgili olarak yapılan itirazı karara bağlamıştı. Mahkeme, Dink cinayetinde adı geçen kamu görevlileriyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ yönündeki kararını iptal etmiş AİHM’in vermiş olduğu karara işaret etmişti. Böylece Dink cinayetinde adı geçen dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın da aralarında bulunduğu sekiz kamu görevlisine bir kez daha yargılama yolu açılmış oldu.

AİHM kamu görevlileri demişti

Hrant Dink cinayeti davası devam ederken Dink ailesi avukatları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmış, AHİM, Türkiye’de devam yargılama sürecinin bitmesini beklemeden başvuruyu kabul ederek 14 Eylül 2010’da kararını açıklamıştı.

AHİM kararında ‘yaşam hakkının korunmadığını’, ‘ifade özgürlüğünün çiğnendiğini’ ve ‘gerçek katillerin bulunmadığını’ belirterek Türkiye’yi mahkum etmişti.

AİHM, oy birliğiyle aldığı kararda Dink’e “Türklüğü aşağıladığı” gerekçesiyle verilen cezanın, resmi makamların Dink’in yaşama hakkını koruyamamasının ve Dink cinayetiyle ilgili yeterli ve etkin soruşturma yapılmamasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşama hakkıyla ilgili 2, ifade özgürlüğüyle ilgili 10 ve etkili başvuru hakkıyla ilgili 13’üncü maddesine aykırı olduğu sonucuna vardı.

Kararın önemli satır başları şöyle;

*Planlanan suikasttan ve bu suikastın yakın bir zamanda gerçekleşeceğinden haberdar olan makamların hiçbiri suikastı önlemek için herhangi bir adım atmamıştı. Türkiye hükümeti savunmasında Hrant Dink’in koruma talep etmediğini belirtse de, Hrant Dink, kendisine yönelik suikast planını bilme ihtimali bulunmamaktaydı. Dink’in yaşamını korumak için eyleme geçmesi gerekenler, bu plandan haberdar olmuş olan Türkiye makamlarıydı.

*Mahkeme öncelikle, valilik, il idare kurulunun, alt düzey iki görevli dışında, Trabzon Jandarma görevlilerine karşı ceza davası açılmasına izin vermemiştir. Alt düzey yetkililer tarafından bilginin iletilmesinin ardından uygun adımları atmama sebepleri hakkında hiçbir yargısal hüküm yoktur. Bunun yanı sıra, alt düzey yetkililer müfettişlere yalan beyanlarda bulunmaya zorlanmıştır. Bu durum, delil toplamak için adımlar atılması ödevine yönelik açık bir ihlal ve sorumlu olanların tespit edilmesi için yürütülen soruşturmanın kapasitesine engel olunması yönünde planlı yürütülen bir işlemdir.

*Mahkeme, Trabzon Jandarması ve İstanbul polisiyle ilgili soruşturmaların yürütme erkine ait resmi görevlilerce yürütülmüş olduğunu ve Dink ailesinin bu işlemlere dahil edilmemiş olduğu gözlenmiştir ve bu durum soruşturmayı zedelemiştir. Bir emniyet müdürünün sanığın eylemlerini desteklemiş olm şüphesinin de ayrıntılı bir soruşturma konusu yapılmadığı görülmektedir.

*Devlet sadece kişinin ifade özgürlüğüne yönelik herhangi bir müdahaleden kaçınması gerekmekle kalmayıp, ayı zamanda kişinin ifade özgürlüğü hakkını özel şahısların saldırıları da dahil olmak üzere her türlü saldırıdan koruma yönünde bir pozitif yükümlülük altındadır. Türkiye, Dink’in ifade özgürlüğüne ilişkin pozitif yükümlülüklerine riayet etmemiştir.

*Yaşam hakkına ilişkin olaylarda, sadece uygun hallerde tazminat ödenmesi değil, aynı zamanda sorumluların, cezalandırılmasını sağlamaya ve ailenin soruşturmaya etkin erişimine imkan veren derin ve etkili bir soruşturma yürütülmesi gerekmektedir. Dink ailesine, hukuk yollarına erişim imkanı verilmemiş olduğundan, somut olayda etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi sözleşmenin ihlalidir