Hrant Dink Okulu öğrencileri rüyalarında gerçek bir sınıf görüyor

Aileleri Türkiye’ye çalışmaya gelen Ermenistanlı öğrencilerin zor şartlarda eğitim gördüğü Gedikpaşa Ermeni İncilî Kilisesi’nin alt katındaki Hrant Dink Okulu, Ermeni toplumunun desteğini ve ilgisini bekliyor.

Aileleri Türkiye’ye çalışmaya gelen Ermenistanlı öğrencilerin eğitim sorunu 2008’den bu yana çeşitli yöntemlerle çözülmeye çalışılıyor. Gedikpaşa Ermeni İncilî Kilisesi’nin kapılarını açtığı Ermenistanlı öğrenciler, kilisenin bodrum katında eğitim görüyor. Uzun süren görüşmelerin ardından İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, son yıllarda okulun 'defakto' konumunu kabul ederek faaliyet göstermesine izin verdi. Son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün erzak yardımı yapması okulun varlığını bir kat daha meşrulaştırdı. Bu gelişmeyi, idealist bir ruhla hizmet vermeyi sürdüren okulun zor koşullarına dikkat çekmek için fırsat olarak değerlendirdik. Halen 150 öğrencinin, gün ışığından yoksun, son derece sıkışık bir ortamda eğitim aldığı Hrant Dink Okulu, Ermeni toplumunun desteğini ve ilgisini bekliyor. Okulda geçirdiğimiz bir tam gün boyunca, bu çağrıyı farklı seslerden dinledik.

Kilisenin bodrum katında çeşitli odalara dağılmış küçük sınıflar. Sınıf demek zor aslında; bodrumdaki odalar bir sınıfa dönüştürülmüş. En zor şartlarda eğitim alanlar, dördüncü sınıftakiler. Bu sıkışık mekânda, onlara yemekhanenin bir köşesi düşmüş. Burası, Hrant Dink Okulu. Tarihi boyunca Anadolu’dan şu ya da bu sebeple İstanbul’a göç etmiş çocuklara kapısını açan bu kilisenin bodrum katından Hrant Dink ve kardeşleri de geçmişti. 2008 yılında, yoktan var edilerek açılan okulda, Ermenistanlı çocuklar eğitim görüyor.

Okul Müdürü Heriknaz Avakyan, öğrenci sayısının, Ermenistan’dan gelen göçmenlerin sayısıyla doğru orantılı olarak arttığını söylüyor. Bu yıl 150 öğrencinin bulunduğu okulun zaten yetersiz olan şartları, sınırları zorlamanın da ötesine geçmiş. Her şeye rağmen, küçüklerin en iyi eğitimi alabilmeleri için ellerinden geleni yapmaya devam ettiklerini söyleyen Avakyan, şöyle konuşuyor: “Dört ve beş yaşındaki çocuklar için iki ana sınıfımız var; 8. sınıfa kadar öğrencilere eğitim veriyoruz. Toplam 16 çalışanımız var. 14 öğretmenimizden üçü anasınıfı öğretmeni. Resim, müzik ve beden eğitimi öğretmenimiz yok. Her öğretmen kendi bilgileri doğrultusunda, resim ve müzik alanındaki boşluğu doldurmaya çalışıyor. Velilerin çocuklarını Hrant Dink Okulu’na göndermelerinin temel nedeni, bir süre sonra Ermenistan’a dönme arzularından kaynaklanıyor. Ermenistan Eğitim ve Bilim Bakanlığı, okulumuzu resmen tanıyor. Buradan Ermenistan’a giden bir öğrenci, bir sınava girip, eğitimine kaldığı yerden devam edebiliyor.”

Gedikpaşa Kilisesi

Giderler için desteğe ihtiyaç var

Bugüne kadar okula en büyük desteği, uluslararası yardım kuruluşu Caritas vermiş. Ancak, 2011’den itibaren Türkiye’ye gelen göçmenlerin sayısında büyük bir artış olması sebebiyle bu yardım kesilmiş. Okula umut veren en büyük gelişme, Ermeni toplumuyla bağ kurmalarına vesile olan Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan’ın resmî ziyareti olmuş. Okul Müdürü, “Bu bizim için çok önemliydi. Sonuçta burada olmak bizim isteğimiz değildi. Ateşyan’ın buraya gelmesi, artık Ermeni toplumunun bir parçası olarak kabul edildiğimiz anlamına geliyor” diyor.

Okulun finansal sıkıntılarının devam ettiğini belirten Avakyan, “Ödeme yapabilen velilerden 60’ar dolar aidat alıyoruz. Bu sadece, aşçı ve temizlik görevlisinin maaşlarını ödemeye yetiyor. Dolayısıyla giderler için destek ihtiyacımız devam ediyor” mesajını veriyor.

Kurumların en küçük daveti bile okulda büyük etkiler yaratıyor. Avakyan, okulun kendine özgü sıkıntılarını şu sözlerle özetliyor: “Ermeni okullarının yaptığı gibi sevgi sofrası düzenleme imkânımız olmadığı için, tek tek hayırseverlere giderek ihtiyaçları anlatmak zorundayız. Yorucu olsa da varlığımızı sürdürebilmek için bu çabayı vermek zorundayız.”

‘Biz bu rüyayı görmeye başladık’

Okuldaki neredeyse her öğrencinin ailesinin bir hikâyesi var. Hepsi de Türkiye’ye büyük umutlarla gelmiş. Okulda iki kız çocuğu olan Lusine, onlardan biri. Annesi ve babası on yılı aşkın bir süredir İstanbul’da olan genç kadın, dört ay önce çocuklarıyla birlikte Ermenistan’dan buraya gelmiş. Kuyumculuk sektöründe çalışıyor; İstanbul’da kendi mesleğini yapabilen şanslı göçmenlerden biri. Kısa bir süre sonra çalışma izni de alacak.

Yemekhane olarak kullanılan alanın bir köşesinde eğitim veren dördüncü sınıfın Ermenice öğretmeni Lilit Boğosyan’ın sözleri çarpıcı: “Çocukluğum Karabağ Savaşı’na denk gelmişti. Ben Karabağ sınırındaki Goris köyünde bombardıman altında okumaya nasıl devam ediyorduysam, buradaki çocuklar da aynı şekilde devam ediyor.”

Boğosyan, okulda aynı zamanda veli. Okulun diğer çalışanları gibi, onun da görevi öğretmenlikle sınırlı kalmıyor. 2011’de Türkiye’ye gelmesinin tek nedeni Hrant Dink Okulu olmuş; o günden beri başka hiçbir şey yapmamış: “Politik problemler hep olacaktır. Bir gün bir sorun çözüldüğünde, hemen ardından başka bir sorun ortaya çıkabilir. Şu an beni her şeyden çok, bu okul için ne yapabilirim sorusu ilgilendiriyor. İyimser bir insanım. Yaşamın güzelliklerinin farkında olmasaydım, çocuklarla bu kadar iç içe olamazdım. İnanıyorum ki, gelecekte bir gün, masallarda görmeye alışık olduğumuz bir kahramanı okulumuzda göreceğiz. O günün çok yakın olduğuna inanıyorum. Tüm bu zorluklar bizim için geride kalacak.”

Boğosyan’ın bir öğrencisinin gördüğü rüya ise her şeyin özeti gibi: “Yemekhanenin arka kısmına geçtiğimiz gün, dördüncü sınıflarla birlikte ders yaparken, bir öğrencim rüyasını anlattı. Rüyasında gerçek sınıflardan oluşan bir okulda ders yaptıklarını görmüş. Okulun spor salonu bile varmış. Arkadaşları voleybol, bazıları da futbol oynuyormuş. Çocukların teneffüse çıktıkları bahçenin bir köşesinde, ekip biçtikleri bir de alan varmış. Yani biz bu rüyayı zaten görmeye başladık. Bu rüyayı gerçeğe dönüştürecek bir kahramanın gerçek hayatta var olduğundan eminim.”

Hrant Dink Okulu, Ermeni toplumunun içinden çıkacak kahramanlarını bekliyor.

Kategoriler

Toplum Okullar

Etiketler

Hrant Dink Okulu


Yazar Hakkında

1979 İstanbul doğumlu. Toplum bölümünün editörü, demokratikleşme, insan hakları, inanç özgürlüğü ve azınlık vakıflarıyla ilgili haberler yapıyor.