Kemal Gökhan: Birarada ayrı yazılmaz

“Hepimiz Hrantız, Hepimiz Ermeniyiz” derdik. Basın gelirdi. Hepsi gelir, haber yapardı. Şimdi kocaman uçsuz bucaksız bir betonun ortasında bağırınca sesimizin Adalet Sarayı’na çarpıp gelen yankısını duyuyoruz. Çok yankı yapıyor sesimiz. 20 kişi bile olsak…

Kavga netleşti Hrant.

Kavga artık bizim olmaktan çıktı. Dünya kavganın devasa arenası oldu. O devasa arenaya sıkıştık hepimiz. Evvelce “azınlık” deyince bir uçak düştüğünde ölen 200 kişiye üzüldüğümüz kadar bir üzüntü düşüyordu ya yüreğimize… Biz de galiba dünyanın yeni azınlıkları olacağız. Daha çok başındayız. Duyulmayan sesimize şaşırmaya daha yeni başladık. Derelerde boğulan çocukların, bebelerin, annelerin, babaların çığlıklarıyla duyduk ya bir yerlerimizde bir buçuk milyon insanın sesini; galiba orada başladık azınlık olmaya. O zaman ciddiye almaya başladık, hatta dert edindik bunu… “O”na, o bir buçuk milyon insanın başına gelenlere eskiden “bir şey” derdik… Artık O’na pek bir şey diyemiyoruz. Olağanüstü hal var şimdi. Yoksa hükümetin tavrı değişmedi; yanlış anlama… 

Kazanımlarımız gelişiyor Hrant.

Bozma moralini. Her attığımız adım tutu. Kimi göstersek senin katilin diye; hepsini aldık. Yargılanıyorlar. Bir kaç tanesi kaldı. Olur o kadar. Koca eski İçişleri Bakanları’nı mı alıp yargılasınlardı böylesi günlerde? Bir sürü dert var ülkede. Bizimkisi biraz bekleyebilir. 103 yıl bekleyen bir kaç sene daha bekleyemez mi? Bekliyoruz…

Galiba dünyanın da en iyi zamanı değil Hrant.

Kötülük filmleri seyretmeye başladık, hep birlikte. “Çok kötülük” filmleri… İnsanları yanarken seyrettik. Üzerlerinden tank geçerken. Cesedi bir akrebin peşinden sürüklenen insanları seyrettik. Korkunçtu. Bu korkunç filmler çok ilgi görüyor şu sıralar. Geçen gün bir reklam gördüm internette, insanların arasına kamyonla dalanların oyununu yapmışlar. Küçük çocuklara falan tecavüz ediliyor bir de… Çokça izler olduk bu haberleri ama, eskiden sosyal medya yoktu. O yüzden. Yoksa insanların kötülüğü zaten hep varmış. Yeni bir şey değil biliyorsun.

Herkes hapiste Hrant.

Dışarıda olanlar da kendilerini çok iyi hissetmiyorlar. Yarın duygumuzu kaybettik galiba bir de. Yarın olmayınca bugünü kurmakta da biraz zorluk çekiyoruz haliyle.  Ama geçeceğine inanıyoruz. Umudumuzu kaybetmiyoruz. Umut etmekle de olmazsa ne yapabileceğimizi çok da bilmiyoruz. Tuttuğumuz her şey elimizde kalıyor ama umudumuzu kaybetmemek zorundayız. Başka bir şeyimiz yok çünkü…

Duruşmalarına pek ilgi gösteremiyoruz Hrant.

O kadar çok duruşma var ki… Adalet Sarayı’nın etrafındaki esnafla çok iyi arkadaş olduk. Hepsi sanki bizle birlikte davaları takip ediyor hissine kapıldık. Ama öyle değil galiba. Onlar sadece çalışıyor. Hatırlıyor musun, daha önce Beşiktaş’ta Deniz Müzesi’nin orada toplanırdık. “Faşizme İnat, Kardeşimsin Hrant” diye slogan atardık. “Hepimiz Hrantız, Hepimiz Ermeniyiz” derdik. Basın gelirdi. Hepsi gelir, haber yapardı. Şimdi kocaman uçsuz bucaksız bir betonun ortasında bağırınca sesimizin Adalet Sarayı’na çarpıp gelen yankısını duyuyoruz. Çok yankı yapıyor sesimiz. 20 kişi bile olsak… Basın bir de, pek ilgi gösteremiyor şu sıra… 

Bir çok muhalif arkadaş ülkeyi terketti Hrant.

Mecbur kaldılar. Önce hapis, sonra da öldürülme korkusu. Yok; böyle bir girişim olmadı. Ama ihtimalleri de düşünmek zorunda insanlar. Bu coğrafyanın değişken ya iklimi… Her şey olabilir… Şimdi canın sıkılacak biliyorum, seninkine benzer bir ses çıkartmak için orada yaşayan muhalif arkadaşlarımıza doğrultuldu namlular. Dedim ya, artık arena dünya… Biz o dev arenaya sıkıştık diye…

Biz bu 19 Ocak’ta yine “Buradayız Ahparig!”

Sana söz verdiğimiz gibi. On kişi de kalsak, on bin kişi de olsak. Senin temizliğine, senin hakikiliğine, senin birleştirici gücüne öyle çok ihtiyaç duyuyoruz ki Ahparig. Neden seni hedef aldıklarını 11 yıl sonra bir kez daha o kadar içimizde duyuyoruz ki…

İnadımız sürecek Ahparig.

Seni omuzlarında taşıyan 200 bin insanın yüreğinin temizliğiyle, inancıyla ve onları bir araya getiren “iyilik” ışığıyla bir araya geleceğiz Ahparig. Biliyoruz, sen söyledin bize; “Su çatlığını bulur!” 

Ve merak etme sen, bir gün Türk Dil Kurumu da kabul edecek; birarada ayrı yazılmaz!

Kategoriler

Güncel Gündem



Yazar Hakkında