‘Yaşşa Marko!’

Sevag Beşiktaşlıyan, ABD’de 1920’lerde başlayan ve 1970’lerde sona eren Osmanlı eğlence hayatının Aşil Pulos’la birlikte en büyük yıldızı olan Melkon Alemşeryan’ı, nam-ı diğer Marko Melkon’u yazdı.

Sevag Beşiktaşlıyan
besiktasliyan@agos.com.tr

Daha önce şurada yazmıştım, ABD’de 1920’lerde başlayan ve 1970’lerde sona eren bir Osmanlı eğlence hayatının varlığını… Şimdi de karşınızda, o sahnelerin Aşil Pulos’la birlikte en büyük yıldızı Melkon Alemşeryan, nam-ı diğer Marko Melkon…

Melkon Alemşeryan, 2 Mayıs 1895’te, dönemin en kozmopolit şehirlerinden biri olan İzmir’de doğar. Babası tüccar Garabed Efendi ile annesi Madam Hripsime’nin en büyük çoçuğu… Madam Hripsime, gençliğinde Levantenlerin gözde enstrümanı gitara merak salar, fakat bir türlü gitar bulamayınca, ona en yakın enstrüman olarak kendisine önerilen udu çalmaya başlar. Bu sayede, küçül Melkon, neredeyse ud kendisinden daha büyükken, ilk kez enstrümanı eline alır ve “o benim efendim” diyeceği ve rahatsızlığından ötürü bir yıl uzak kaldığı için ağır depresyona gireceği uda mızrabı vurmaya başlar.

17 yaşına geldiğinde, askere çağrılır, fakat savaşı eksik olmayan bir orduda askerlik yapmak istemez ve gemiyle Atina’ya gider. Atina’da hiç yabancılık çekmez, zira İzmirli olduğu için gayet güzel Rumca konuşuyordur. Tavernalarda, kahvelerde tek bildiği işi yapar, ud çalıp şarkı söyler. Atina’da tanıştığı Aşil Pulos’la, şanslarını ABD’de denemeye karar verirler ve 1921’de gemiye atlayıp New York’a doğru yola çıkarlar. Pulos, Alemşeryan ve udu…

New York’a ayak bastıkları anda, geminin tayfası, onu doğrudan bir Yunan kahvesine götürürler. Sabahtan akşama kadar uduyla, sesiyle insanları eğlendirir. Ertesi gün, kız kardeşinin kapısını çaldığında cepleri para doludur. Bu işin ABD’de de tutacağına karar verir ve ‘Marko Melkon’ ismiyle sahne almaya başlar. Kazandığı parayla, 1922’deki İzmir Yangını’yla evsiz kalan ailesini ABD’ye getirir. 

Ünü gün geçtikçe artmaktadır, Philadelphia, Chicago ve Detroit’te çalışır. Her gittiği yerde ‘Rum kabare sanatçısı’ olarak anılır. Sahnede “Rum olmadığını, Ermeni olduğunu” defalarca tekrarlasa da, Rumcası çok akıcı olduğu için kimseyi inandıramaz.

1928 yılında, artık evlenmeye karar verir, illa ki toprağından gelen birisiyle hayatını birleştirmeye kararlıdır. Aşil Pulos’u da yanına alarak Yunanistan’a gider, bir hafta içinde Selanik’te yine İzmirli Ermeni bir ailenin kızı olan Azad Karnugyan’la tanışır ve evlenmeye kadar verir. Tüm prosedürler hızlıca halledilir, fakat düğün gününden bir gün önce Melkon, Azad’ı ağlarken görür ve onun evlenmeye zorlandığını düşünerek, öfkeyle evi terk eder. Evlenmekten vazgeçmiştir, bir an önce ABD’ye dönmeyi düşünür. Arkasından yetişen Pulos, inatla Melkon’u ikna etmeye çalışır, fakat bir türlü sakinleşemeyen Melkon, Pulos’u dinlemez bile. Pulos da çaresiz kalınca, Melkon’u ikna etmek için udunu kafasında kırıverir. Ertesi gün düğün yapılır.

ABD’ye döndüğünde sahne hayatına biraz ara vermek ister. Boston’daki Watertown’a yerleşirler ve orada bir müzik dükkanı ve kayıt stüdyosu açar. Fakat Büyük Buhran’ın etkisiyle, bir süre sonra işleri kötü gitmeye başlar ve işyeri kapatır. Ama her işte bir hayır vardır. Marko Melkon, böylece sahnelere geri döner. Altın çağını yaşayan New York 8. Cadde’nin en büyük yıldızlarındandır artık.

15 Şubat 1937’de ilk plak kaydı, Oğlan Oğlan’ı yapar. Bu plak, büyük sükse yapar. Öyle ki, 1950’lerde ABD’de bu plağın olmadığı Osmanlı bakiyesi evi bulmak neredeyse imkansızdır. Dönemin ünlü firmaları Re, Kaliphon, Metropolitan ve Balkan’dan bir dizi plak çıkarır. Kemani Nişan Sedefyan veya Nick Doneff, Kanuni Garbis ve darbuka çalan herhangi birisinden, ki bu bazen küçük kızı Roza olabiliyordu, oluşan bu grup, özellikle ABD’nin Doğu yakasında çok meşhur olur. Yazın özellikle Ermeni göçmenlerin tatil yaptığı Catskill Mountains’da her gece sahne alırlar.

1952 yılında, kalp krizi geçirir ve doktorlar, en az bir yıl çalışmamasını ve udu eline almamasını söyler. Ömründe yaşadığı en zor yıl olduğunu söyler Melkon ve uda dokunmadığı bir yıl boyunca, derin bir depresyona girer.

1960 yılında, Jules Dassin’in Pote tin Kyriaki (Pazar Günü Asla) filmi için Manos Hatzidakis’in bestelediği müthiş “Ta pedia tou Pirea” şarkısının icrasında ud çalması için ünlü orkestra şefi Don Costa’dan teklif alır. Yunanistan’a giden ABD’li bir üniversite hocasının,  bir hayat kadınına aşık olmasını anlatan filme izlediği anda hayran olur ve teklifi kabul eder. Film, 1961’de bu şarkı sayesinde “En İyi Müzik” Oscar’ını alır.

Kalp rahatsızlığının etkisiyle seyrek sahneye çıkmaya başlar, artık içki ve sigara yasaktır. Kalbi iyice zayıflamıştır, New York eğlence hayatında bir dönem kapanırken, 1963’te hayata veda eder Melkon. Arkasında yaklaşık 200 kayıt, var olduğu topraklardan çoktan silinen bir eğlence tarzı, istese de hüzünlendiremeyen bir ses ile arada kayıtlarına sızan saz arkadaşlarından kopup gelen “Yaşşa Marko!” nidaları bırakır.

 

 


Şapgir'de bu hafta;

Dünya'dan foto haberler
 

 

 

Kategoriler

Şapgir