Dink’i korumayanlar ifade verecek

Savcılık tarafından, dönemin eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’a, eski İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’e ifade vermeleri için çağrı yapıldı. Dönemin Trabzon Emniyeti ve Jandarma’sında görev yapanların da, önümüzdeki günlerde çağrılmaları bekleniyor.

UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr

Hrant Dink cinayetinde adı geçen kamu görevlileriyle ilgili süreç hızlandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Anayasa Mahkemesi, HSYK, Adalet Bakanlığı ve Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararlardan sonra, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, adı geçen kamu görevlilerinin ifadesini almaya devam ediyor. Savcılık, şimdiye kadar, Sabri Uzun, Ramazan Akyürek gibi kamu görevlilerinin de yer aldığı pek çok kişinin ifadesini aldı.

Hrant Dink cinayeti soruşturmasını yürüten Savcı Yusuf Hakkı Doğan tarafından, dönemin eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’a, eski İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’e de ifade vermeleri için çağrı yapıldı. Dönemin Trabzon Emniyeti ve Jandarma’sında görev yapanların da, önümüzdeki günlerde, ifade vermeleri için çağrılmaları bekleniyor.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli kamu görevlileri, cinayete giden süreçte gerekli koruma tedbirlerini almadıkları iddiasıyla savcı karşısına çıkacak.

‘İddianame gerekir’  

Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, o dönem Genel Yayın Yönetmeni’ne yönelik birden fazla ölüm tehdidi geldiğinin ortaya çıktığına dikkat çekerek, Dink’in korunması için hiçbir tedbirin alınmadığını söyledi. AİHM kararına da dikkat çeken Bakırcıoğlu, şunları söyledi: “AİHM, Hrant Dink’e yönelik tehlikenin açık ve yakın olduğunu, kamu görevlilerinin bu durumu bildiklerini veya bilebilecek durumda olduklarını; ve cinayetin önüne geçmek için herhangi bir girişimin olmadığını karara bağlamıştı. Kamu görevlilerinin Dink cinayetinde sorumlulukları ve iştiraklerinin bulunduğu, deliller, mahkeme kararları ve raporlarla da ortaya konuldu. Savcılığın ifade alma işlemi sonrası, gecikmeksizin kamu görevlileri hakkında Ceza Kanunu’nun kasten öldürmenin hareketsiz kalınarak işlenmesini düzenleyen 83. maddesi uyarınca, iddianame düzenlemesi gerekliliği bulunuyor.”


Adım adım provokasyon ve hedef gösterme

Sabiha Gökçen haberinin medyada yer alması ve gazetelerin Hrant Dink’i hedef gösteren manşetler atmasının ardından, Agos gazetesinin önünde ve dava açılınca da adliyede provokasyon amaçlı eylemler başlamış, Hrant Dink, bu eylemler sırasında fiziki saldırılara da maruz kalmıştı. Bütün bunların yanı sıra, İstanbul Emniyeti’ne tespit edilen çok sayıda ihbar gelmişti. Dink cinayetiyle ilgili geçen 7 yıllık yargılama sürecinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin Dink’e yönelik yapılan suikast ihbarlarıyla ilgili hiçbir işlem yapmadıkları ortaya çıkmıştı.

2 Mart 2003’te, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hakan Aydın Türkeli imzasıyla, Terörle Mücadele Şubesi, Bakırköy ve Şişli emniyet müdürlüklerine koruma tedbiri alınması için gönderilen yazıda şöyle deniliyordu: “26 Şubat 2004’te, Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı Levent Temiz, ‘Bundan sonra Hrant Dink hedefimizdir. Türk milletinin hedef tahtasındadır’ şeklinde basına açıklamalarda bulunmuş, ayrıca Agos gazetesini arayan kimliği meçhul kişilerce ölüm tehdidinde bulunduğu öğrenilmiştir. Agos ve Dink’e yönelik herhangi bir kötü olayın meydana gelmemesi için ikamet yeri ve gazete bürosu çevresinde gerekli tedbirler aldırılmasını rica ederim.”  

2 Şubat 2006’da, Hrant Dink’e Bursa’dan Ahmet Demir imzasıyla gönderilen ölüm içerikli tehdit mektubu, Şişli Cumhuriyet Savcılığı’na iletilmişti. 2006’da Rahip Santoro’nun öldürülmesi, İstanbul’daki 6-7 Eylül sergisine saldırı düzenlenmesi ve Dink aleyhine gösterilerin artmasının ardından, Türkiye Ermenileri Patriği Merob Mutafyan, İstanbul Valisi Muammer Güler’e mektup yazarak, Ermeni toplumunun tüm okul, hastane ve kurumlarının güvenliğinin sağlanmasını talep etmişti.

‘Ses getirecek’

2006’nın Ekim ayında da, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafında bütün illerdeki istihbarat daire başkanlıklarına gönderilen yazıda  “Ermeni vatandaşlarımıza ve Hıristiyan ibadet yerleri dahil olmak üzere tepkisel eylemler gerçekleştirilebileceği değerlendirilmektedir” diyerek, “aşırı tepki gösterebilecek grupların yakinen izlenmesine yönelik istihbarat çalışmalarına ağırlık kazandırılması ve gelişmelerden bilgi verilmesi” uyarısında bulunmuştu.

Yine, 17 Şubat 2006’da, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne “Dink’e yönelik ses getirecek eylem” yapılacağı ve Yasin Hayal’in böyle bir eylemde yer alabileceği bilgisi verilmişti. Yasin Hayal’in İstanbul’daki abisi Osman Hayal’in yanında kalacağı, adres bilgileriyle birlikte İstanbul’a gönderilmişti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Osman Hayal’in olabileceği adreslerde inceleme yapıldığı ve bulanamadığı şeklinde tutanak hazırlamış ve bu tutanağın dava süreci içinde sahte olduğu ortaya çıkmıştı. İzleme yapan polis memurlarının, tutanağın tutulduğu gün başka bir adreste izleme yaptığı ortaya çıktı. Dönemin eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, savcılık ifadesinde, söz konusu ihbarın dönemin eski Trabzon Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç tarafından kendisine gösterildiğini ve “Ses getirecek eylemin, bu yazıya mahsus, yani Hrant Dink’in o dönemdeki konumunu düşünürsek ağır ve ciddi bir eylem” anlamına geldiğini söylemişti.

Kategoriler

Güncel Dink Davası