DOSYA
Nazar Bey silinmeyecek bir iz bırakarak gitti
Bütün işleri arasında Adam Yayınları’nın onun kafasında farklı bir yerde, bir gurur nedeni olduğu belliydi. Yayın Yönetmeni olarak Memet Fuat gibi yayıncılık tarihimizde benzersiz bir editör, yayıncı ve yazarla çalışmayı herhalde baştan hayal etmişti. Cevat Çapan’ın üniversitede öğrencisiydi, ona çok yakındı. Cevat Ağbi de onun parlak öğrencilerinden olduğunu söylerdi. Evet, Nazar Bey aynı zamanda, belki şirketlerin patronu olmaktan da önce, bilgili, görgülü bir insandı benim gözümde. Edebiyatı iyi bilen, çok okuyan bir edebiyat tutkunuydu.
İki onurlu yaşam
Bir grup arkadaş envanter çalışması için Develi’ye karargâh kurmuştuk. Ön hazırlıkları yapmış, tarihsel belgeler didik didik etmiştik. Günlerce iz sürdük, tanıklık yapacak insan aradık. Bulduk da. Develi’de tarihi bir binanın sahibi olan hukukçu Şake Hanım ve elbette Nazar Abinin telefonları imdadımıza yetişti. Bizlere en büyük desteği Nazar Abinin dört çocukluk arkadaşı verdi. Şimdi her biri kocaman adam, birer “baba” olmuştu. Bizleri el üstünde tuttular yedirdiler içirdiler. İçlerinden biri “Aranızda Nazar’ı en iyi tanıyan kim?” diye sordu. Herkes birbirine bakarken “Ben iyi tanırım” dedim...
Ağabeyim Nazar Büyüm’ün ardından
Şimdi 12 Eylül ortamında ve sonrasında Adam Yayıncılık’ın yarattığı ferahlatıcı etkiyi düşünüyorum. Yurt Ansiklopedisi’ni düşünüyorum; aralarında arkadaşlarımın da olduğu sol görüşte düşünce insanlarının, üniversiteden ayrılmak zorunda kalmış akademisyenlerin birlikte çalıştıkları bir araştırma merkezi, zor zamanlarda dayanışma ilişkilerinin insanlara güç verdiği bir sivil toplum girişimi gibiydi.
Yapay zekâ ve Batı Ermenicesi: Dijital dünyada gelecek vizyonu
Vartan Halis Yıldırım yapay zekâ çeviri programlarında Batı Ermenicesinin doğru biçimde yer almamasının nedenlerini sıralıyor, nasıl imkânlar geliştirilebileceği konusunda öneriler sunuyor.
"60. yılında 1964 Sürgünleri ve İstanbullu Rumlar" konferansı 20 Kasım'da
istos yayın ve Hrant Dink Vakfı ‘60. yılında 1964 Sürgünleri ve İstanbullu Rumlar’ başlıklı bir konferans düzenliyor. Bilindiği gibi günümüzde İstanbul'un en kadim yerlilerinden olan Rumların şehirlerindeki nüfusunun bu denli azalmış olmasının başlıca nedeni, 1964 yılında alınmış olan sürgün kararı. Bu kararla İstanbul'da ikamet etmekte olan Yunan uyruklu Rumlar birkaç hafta içinde sınırdışı edilmiş, aralarında TC vatandaşlarının da bulunduğu onbinlerce İstanbullu Rum doğup büyüdükleri ve onların kimliklerini biçimlendiren şehirden koparılmıştı. 20 Kasım’da yapılacak bir günlük konferansla bu konu bizzat sürgünü yaşamış olan tanıkların da katılımı ile ele alınacak. Fener’deki Maraşlı Okulu’nda gerçekleşecek konferansa çok sayıda uzman ve akademisyenin sunumları ile katkıda bulunacak. Konferansa katılacak isimlerden Yorgos Katsanos ve konferansın açılış konuşmasını yapacak İlay Romain Örs ile 1964 Sürgünlerini ve konunun günümüzde taşıdığı önemi konuştuk.
"Sınırın Ötesindeki Algılar" araştırması önemli bulgular sunuyor
Hrant Dink Vakfı, ‘Sınırın Ötesindeki Algılar: Kamuoyunun Gözünden Türkiye-Ermenistan İlişkileri’ başlıklı bir rapor yayımladı. Rapor, Kafkasya Araştırma ve Kaynak Merkezi - Armenia Foundation ve KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin 2023 ve 2024’te yürüttüğü ortak araştırmanın ürünü.
Akdamar değil Ağtamar
Tamar (Թամար) günümüzde Ermenilerde –ve Gürcülerde– popüler bir kadın adıdır. Hraçya Acaryan’ın muazzam bir ilmî abide olan ‘Adlar Sözlüğü’nden öğrendiğimize göre Ermenilerde bu adı taşıdığı bilinen ilk kişi, ilginçtir ki, Gagik’in eşi olan Kraliçe Tamar’dır. Tamar, Pakraduni kralı I. Aşod’un (hd. 884–890) oğlu olan Komutan Şabuh’un kızıdır.
Yapay zekâ ve Batı Ermenicesi
Yapay zekânın insanı ve toplumu gelecekte nasıl değiştireceğini, teknolojik gelişmelerin hızından dolayı öngörmek zor. Bununla birlikte iki dil arasında simultane çeviri özelliğiyle dünya çapındaki iletişimi kolaylaştırma potansiyeli şimdiden önemli bir noktaya geldi. Buna rağmen yapay zekâ, kendi devletlerine sahip olan dillerde uzmanlaşmışken, Batı Ermenicesi, Kırmançi (Zazaca) ve Lazca gibi dillerde yetersiz kalıyor.
Maral ve Melis Horhoryan’ın Kahire’deki girişimcilik macerası
Geçen hafta yaşadığım bir tesadüf, okura ilham kaynağı olabilecek bir çift hayat hikâyesini yazmama vesile oldu. ‘Çift’ diyorum, çünkü İstanbullu ikizler Maral ve Melis Horhoryan ile 10 yıl önce başlayan Kahire maceralarını konuştuk. Yaşamlarını Kahire’de sürdüren iki kardeş, oradaki girişimcilik deneyimlerini ve Ermeni cemaatinin bugününü anlattılar.
Tarık Ziya Ekinci’nin dilinden 1915, Lice ve Ermeniler
Türkiye sosyalist hareketinin ve Kürt hak mücadelesinin önemli isimlerinden Tarık Ziya Ekinci geçtiğimiz hafta 99 yaşında hayatını kaybetti. Ekinci 1960’larda parlamenter siyasette de faaliyet göstermiş ve o dönem Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili seçilmişti. Aynı zamanda bir hekim olan Ekinci 12 Mart’ta Diyarbakır Sıkıyönetim Cezaevi’nde “Kürtçülük” propagandası yaptığı iddiasıyla üç yıla mahkûm oldu ve iki yıl tutuklu kaldı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra da beş kez tutuklandı. Ekinci’nin 2010 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkan, Derviş Aydın Akkoç’un yayına hazırladığı ‘Lice’den Paris’e Anılarım’ başlıklı kitabında Lice ve Diyarbakır Ermenilerinin 1915’te başlarına gelenlere dair önemli tanıklıklar da vardır. Ekinci bu bölümlerde 1915’te Ermenilere yapılanlara karşı çıktığı için öldürülen Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi’yi de anıyor. İletişim Yayınları'nın izniyle kitaptan ilgili bölümleri paylaşarak Tarık Ziya Ekinci’yi anıyoruz.