Dünya gözüyle System of a Down

Yerevan’daki System of a Down konseri için salonun kapıları açılınca içimizde deli fırtınalar kopmaya başladı. Kolay değil, ‘SOAD’ı canlı izledim’ cümlesinin bir ağırlığı var ne de olsa. Özellikle de birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz ve ‘Acaba bi daha albüm çıkarmayacaklar mı?’ tartışmalarının hararetli biçimde tartışıldığı şu günlerde...

Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı anma etkinlikleri kapsamında, uzun bir aradan sonra turneye çıkan System of a Down’ın ‘Wake up the Souls’ başlıklı konserinin Yerevan ayağı 23 Nisan Perşembe günü yapıldı. Aynı konseri daha önce ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Rusya’da veren grubun rotasında Kanada, Brezilya, Arjantin, Kolombiya ve Meksika da yer alıyor. Türkiye’de de büyük bir hayran kitlesi olan grup, önceki yıllarda İstanbul’da konser vermek istemiş, yetkili mercilere bu isteğini bildirmiş ancak herhangi bir yanıt alamayınca konser düzenlenememişti. 

Yerevan’daki konseri takip etmek için, en yakın dostum Şirag’la 21 Nisan’da Tiflis üzerinden Ermenistan’a geçtik. Konsere yaklaşık 50 bin kişinin katılması bekleniyordu. Konseri seyredememe riskine karşı, 23 Nisan sabahı erken saatlerde şehir merkezine inerek, alanın giriş-çıkış noktalarını tespit ettik. Alanda ufak gruplar vardı ama sabah 10:30’dan itibaren orada bekleyecek değildik, o yüzden etrafta biraz dolanıp, 13:30’da alana gittik ve bekleme moduna geçtik. Kitlenin yaş ortalaması 15’i geçmediği için ara sıra ‘Burada ne işimiz var?’ demedik değil. Saatler ilerledikçe, konserin heyecanı, bu düşünceyi yenmemize sebep oldu. 16:30’da polisler kapıları açıp kitleyi kısım kısım konser alanına alırken içimizde deli fırtınalar kopmaya başladı – sanırsın Türkiye’de 23 Nisan’ı kutluyoruz. Kolay değil, ‘System of a Down’ı canlı izledim’ cümlesinin bir ağırlığı var ne de olsa. Özellikle de birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz ve ‘Acaba bi daha albüm çıkarmayacaklar mı?’ tartışmalarının hararetli biçimde tartışıldığı şu günlerde...

Hayatımın en kısa üç saati

Alana girdiğimizde kendimize 15 ila 20. sıra arasında bir yer bulduk. Aslına bakacak olursanız, grubu epey yakından izlediğimiz söylenebilir. Meydandaki saat kulesine göre, konsere daha üç buçuk saat vardı. Yaş ortalamasının 15’i geçmediğini söylemiştim; dolayısıyla o üç buçuk saat, ömrümün en uzun 210 dakikası gibi geldi bana. Fakat konserde, hayatımın en kısa üç saatini yaşadım.

Konsere bir saat kala, Eçmiadzin’deki Tüm Ermeniler Katolikosluğu’nda düzenlenen anma töreni barkovizyonda gösterildi. Sonrasında, dünyadaki bütün Ermeni kiliselerinde yapılan –ve bana göre, Eçmiadzin’deki törenden daha anlamlı olan– çan çalma ritüeline geçildi. Başta Arjantin, Fransa, ABD gibi ülkelerdeki Ermeni kiliselerinin çanı çaldı; ardından Viyana, Berlin ve Köln’deki Dom katedralleri ile Paris’teki Notre Dame gibi önemli kiliseler de Ermeni Soykırımı’nı andı.

Art arda çalan çanlar, kiliselerin barkovizyondan yansıtılan görüntüleri, kitlenin milliyetçi damarlarını kabartıyordu. Grup üyeleri ise, bunu biliyormuşçasına, bir türlü sahneye çıkmıyor, kitleyi iyiden iyiye heyecana boğuyordu. Nihayet meydandaki saat kulesi 20:30’u gösterdi. Kitlenin fütursuzca çığlık atması gecenin zorlu geçeceğinin sinyallerini verse de, konserle eşzamanlı olarak başlayan yağmur, hem içimizi hem dışımızı bir nebze soğutmuştu. Önce Ermeni Soykırımı’nı konu alan ve o dönem yaşananların perde arkasını anlatan bir animasyon film gösterildi. Ekranda ne zaman Türk bayrağı veya Talat Paşa’nın resmi çıksa, kitleden koca bir ‘yuh’ sesi yükseliyordu. Animasyon gösteriminin ardından kitle iyice milli duygulara boğulurken, bende hafif bir rahatsızlık belirdi. Elbette sesimi çıkaramazdım, pek şansım yoktu. Ve sonunda, vokalde Serj Tankian, elektro gitarda Daron Malakian, basta Shavo Odadjian ve davulda John Dolnayan’la, System of a Down sahnede... Turnedeki diğer konserlerde olduğu gibi, Yerevan’daki konser de ‘Holy Mountains’ (Kutsal Dağlar) şarkısıyla başladı. İsminden de anlaşılacağı üzere Ararat’ı anlatan şarkı, kitleyi daha da gaza getirdi. Ardından, grup, bildik şarkılarıyla rock’n roll yapmaya devam etti. Aralıksız üç saat boyunca sahnede kalan grubun performansı, bir dönemin en başarılı rock grubu olduğunu bir kez daha ispatladı.

‘1915 tüm Türklerle mal edilemez’

Grubun vokalisti Tankian, konserin sonlarına doğru bir konuşma yaparak, milliyetçiliğin zirve yaptığı kitleye önemli olduğunu düşündüğüm şeyler söyledi. Tankian, konuşmasında, büyükannesini bir Türk’ün kurtardığını belirterek, soykırımın tüm Türklere mal edilmemesi gerektiğini ve o dönemin devlet anlayışıyla mücadele edilmesinin önemini vurguladı. Ermenistan hükümetine de çağrıda bulunan Tankian, hükümetin, daha eşitlikçi bir yaşam için çabalaması gerektiğini söyledi. Konseri izleyen 50 binden fazla kişi arasında, bu sözlerden ders çıkaran birileri olmuştur mutlaka.

Yazıyı, Tankian’ın konuşmasının son cümlesiyle noktalıyorum: “Bizim işimiz, gerçekleri anlatırken, aynı zamanda rock’n roll yapmak.” 

System of a Down 1994’te Kaliforniya’da kuruldu. Bir dönemin en başarılı alternatif metal grubu olarak kabul ediliyor. Serj Tankian (vokal), Daron Malakian (gitar, back vokal), Shavo Odadjian (bas) ve John Dolmayan’dan (davul) oluşan grup, ilk albümü ‘System of a Down’ı 1998’de yayımladı. 2006’da ABD hükümetini eleştiren şarkısı ‘B.Y.O.B.’ ile ‘En İyi Hard Rock Performansı’ dalında Grammy Ödülü’ne layık görüldü. 2006’da dağıldığı açıklanana grup, bu konser serisi için tekrar bir araya geldi.



Yazar Hakkında

1990 İstanbul doğumlu. Kültür sanat, müzik, insan hakları ve güncel politika haberleri yapıyor.