Eğitimde başarı ve okullarımız

Bilindiği gibi, beş lisemiz de merkezi sınavla öğrenci almamaktadır. Liselerimize kayıt olanların tamamına yakını, ilköğretim okullarımızdan mezun olan öğrencilerdir. Ancak bu öğrencilerin akademik düzeyleri, dil yeterlilikleri ve genel öğrenme becerileri arasında doğal olarak farklılıklar bulunur ve bu da ilköğretime oranla akademik açıdan oldukça ağır bir program olan lise öğrenimi açısından sorun yaratabilir. Özellikle de kendi bünyesinde ilkokulu bulunmayan iki lisemiz açısından bu durum eğitim sürecine dezavantajlı bir başlangıç anlamına gelmektedir.


Genel olarak “başarı” için, herkesin arzuladığı, peşinden koştuğu ama çoğunlukla da tanımlanması konusunda uzlaşmanın pek olmadığı bir kavramdır denilebilir.  Bunun en önemli nedenleri arasında farklı kültürel değer yargılarının yanı sıra, kişisel öncelikler, beklentiler, yaşam anlayışları, mevcut imkanlar gibi etkenler vardır. 

Herhangi bir alanda başarıdan söz edilebilmesi için öncelikle açık ve net olarak hedeflerin belirlenmesi gerekir. Elde edilen sonucun başarı olup olmadığı, bu hedeflere ne ölçüde yaklaşıldığıyla doğrudan ilişkilidir. Amaç ve hedeflerin tanımlanmadığı durumlarda ise elde edilen sonuçların değerlendirilmesi kaçınılmaz olarak öznel olacaktır. Ölçülebilir kriterlere sahip alanlarda, başarı nesnel verilere dayalı olarak kolaylıkla değerlendirilebilir. Örneğin, spor müsabakalarında kazanan ve kaybeden açıkça bellidir. 

Eğitimde başarının çok boyutluluğu

Ancak her alan, ölçülebilirlik açısından aynı derecede net kriterlere sahip değildir. Örneğin eğitimde başarı; öğrencinin temel bilgi ve düşünme becerilerini kazanması, sınav performansı gibi somut ve ölçülebilir akademik ölçütlerin yanı sıra, doğaya ve insan haklarına saygı, sorumluluk, dürüstlük ve yardımseverlik gibi ahlaki değerlerin benimsenmesini teşvik etmeyi de kapsar. Okullar açısından başarı da öğrencilerine sağladıkları bu katkılar açısından değerlendirilebilir. Ayrıca  bu değerler, kültürel ve beklentisel farklılıklar gözetilmeksizin, evrensel başarı ölçütleri arasında kabul edilebilir kazanımlardır.

Eğitimdeki temel sorunlardan biri, bunların her öğrenciye aynı yöntemler veya sürelerle eşit olarak öğretilebilmesinin mümkün olmamasıdır. Farklı eğitim modellerinin ortaya çıkmasının nedenlerinden biri de bu konudaki arayışlardır. 

Bilindiği gibi her öğrenci birbirinden farklı özellik ve yeteneklere sahiptir. Bunlar arasında öğrenme kapasitesi ve hızı gibi bilişsel olanların yanı sıra soyut, somut, duyusal gibi öğrenme modelleri, kişilik özellikleri, ilgi alanları, ailelerin sosyo-kültürel ve ekonomik durum farkılıklarını da sayabiliriz. Bu kadar çok ve karmaşık değişkenlerin söz konusu olduğu bir alan olan eğitimde standart bir başarı arayışı çözülmesi zor bir çelişkiyi de beraberinde getirmektedir. 

Bir lisenin başarısını değerlendirirken yalnızca YKS sonuçlarına değil, öğrencinin hangi düzeyden alınarak hangi noktaya ulaştırıldığına bakmak büyük önem taşır. Eğitimdeki başarının en önemli kriterlerinden biri, öğrencinin başlangıç seviyesine kıyasla ulaştığı gelişim düzeyidir. Bunu saptamanın en önemli yollarından biri de liseye başlarken yapılan ölçme ve değerlendirmelerle öğrencinin temel alanlardaki başarı düzeyinin belirlenerek süreç içerisinde gösterdiği gelişimin takip edilmesidir.

Ermeni okulları bağlamında eğitimde başarı

Sorunu, bu yazının amacı olan Ermeni okulları özelinde ele almaya çalışalım. Sınav odaklı eğitim sistemlerinde genellikle okulların başarıları öğrencilerinin elde ettiği sayısal veriler üzerinden analiz edilir. Bu durum bizim okullarımız için de geçerlidir. Ancak öğrencilerin sınav başarıları okul başarısının ölçülmesinde önemli bir kriter olsa da tek başına yeterli değildir. Uzun ve çok boyutlu bir süreç olan eğitimde başarıyı yalnızca sınav sonuçlarına indirgemek bir okulun başarı performansını yansıtmakta yetersiz kalabilir.

Yukarıda da belirtildiği gibi okulun başarısı akademik düzeyin yanı sıra öğrencilerinin sosyal ve kişisel gelişimlerine sağladığı katkılarla da yakından ilgilidir. Söz konusu gelişim dürüstlük, sorumluluk, yardımseverlik gibi daha soyut alanlara dayandığından, bu tür gelişmelerin ölçülmesi daha zordur. Bu nedenle, okulların öğrencilerin karakter gelişimine ve toplumsal becerilerine yaptığı katkı çoğu zaman sayısal verilere yansımaz ve yeterince fark edilmez. Sonuç olarak, okulun bu alandaki başarısı görünmez kalarak hak ettiği değeri göremeyebilir. Bu kazanımlar genellikle öğrencilerin ileriki yaşamlarında fark edilebilen değerlerdir.

Kurumsal sürekliliğin önemi

Bilindiği gibi, beş lisemiz de merkezi sınavla öğrenci almamaktadır. Liselerimize kayıt olanların tamamına yakını, ilköğretim okullarımızdan mezun olan öğrencilerdir. Ancak bu öğrencilerin akademik düzeyleri, dil yeterlilikleri ve genel öğrenme becerileri arasında doğal olarak farklılıklar bulunur ve bu da ilköğretime oranla akademik açıdan oldukça ağır bir program olan lise öğrenimi açısından sorun yaratabilir. Özellikle de kendi bünyesinde ilkokulu bulunmayan iki lisemiz açısından bu durum eğitim sürecine dezavantajlı bir başlangıç anlamına gelmektedir. 
Bir öğrencinin 3–4 yaşından itibaren aynı eğitim kurumuna başlayıp liseden mezun olana kadar bu kurumda öğrenimine devam etmesi ile ilköğretimini farklı bir ortamda tamamlayarak 14 yaşında başka bir okula geçiş yapması arasında önemli farklar bulunmaktadır. İlk durumda öğrenci, okul kültürüne, öğretim yaklaşımına, iklimine yıllar içinde tanışıklık kazanır. Bu süreklilik de akademik ve sosyal gelişim açısından ciddi bir avantaj sağlar.

Dolayısıyla, liselerimizin öğrencilerin gelişimlerini değerlendirirken onların eğitim geçmişlerini göz önünde bulundurmak gerekir.

Ermeni okullarının kültürel misyonu

Türkiye Ermeni toplumu okullarının tüm bunların yanı sıra kuruluş ve var olma nedenlerinin başında gelen Ermeni dili ve kültürünü nesilden nesile aktarmak yoluyla yaşatmak misyonu da eklendiğinde işlerinin çok da kolay olmadığı açıktır. 

Bu bağlamda, Ermeni okullarında eğitim sadece akademik bir süreç değil, aynı zamanda bir kimlik inşası süreci olarak da değerlendirilmelidir. Bu misyon, hem öğrencilerin bireysel gelişimlerini desteklemeyi hem de kültürel sürekliliğin taşıyıcısı olmayı gerektirir. Dolayısıyla okullarımızın sorumluluğu yalnızca öğrencileri akademik anlamda hazırlamakla sınırlı değildir.

Bu noktada, Ermeni okullarının başarı kriterlerini yeniden tanımlamak ve bunları sadece sınav sonuçlarına değil, çok yönlü gelişim göstergelerine dayandırmak gerekir. Öğrencilerin akademik başarılarının yanı sıra, kültürel kimliklerinin farkındalığı, dil, sanat gibi alanlardaki gelişimleri de başarı ölçütleri arasında sayılmalıdır.

İlköğretimin önemi

İlköğretim, çocuğun eğitimle ilk tanıştığı, temel bilgi, becerileri kazandığı çok önemli bir evredir. Bu süre zarfında edindiği deneyimler, öğrenmeye karşı tutumu, okul ortamına olan bakışı şekillenir. İlerleyen yıllarda ise  -mevcut sistemde ikinci dörtte- öğrenime dair motivasyonu gelişir ve lise eğitimine hazırlanır. Olumlu geçen bir ilköğretim deneyimi, öğrencide öğrenmeye karşı istek ve sorumluluk bilincini geliştirir. Olumsuz yaşantılar ise eğitim sürecine yönelik tam aksi bir durum oluşturabilir. Bu nedenle ilköğretim, öğrencinin eğitim ve öğretimle olan bağını kuran bir temeldir. Eğitimin temelini oluşturması ve uzun vadeli etkileri nedeniyle sınıf öğretmenliği belki de öğretmenlik mesleğinin en önemli ve anlamlı görevidir.

YKS sonuçlarına dayalı algı ve yetersizlikleri

Okullarımızın LGS ve YKS sonuçlarına dair bilgiler sosyal medya hesaplarında paylaştıkları içeriklerden edinilmekte ve bu sonuçlar üzerinden başarıları değerlendirilmektedir. Ancak bu değerlendirmeler çoğu zaman nesnel ölçütlere değil, bilgi yetersizliğine, bireysel algılara ve biraz da yüzeysel başarı hikâyelerine dayanmaktadır. Türkiye'de, büyük kısmı devlet üniversitesi olan 200’ü aşkın yüksek öğrenim kurumunun bulunduğu gerçeği göz önüne alındığında, herhangi bir yükseköğretim programına yerleşmek çok da zor değildir. Gerçekçi bir bakış açısıyla bakıldığında herhangi bir bölüme yerleşmek artık tek başına anlamlı bir başarı göstergesi sayılmamaktadır. Önemli olan öğrencilerin bilinçli tercihler yapabilerek bir programa yerleşmeleridir. Aksi takdirde, sıklıkla görüldüğü gibi  öğrenimin tamamlanmaması veya mezun olunan bölümden tamamen farklı alanlarda çalışmak zorunda kalmak gibi bedeller ödenmektedir.

Başarıda farklı bir ölçüt :“Başlangıç noktası”

Bir lisenin başarısını değerlendirirken yalnızca YKS sonuçlarına değil, öğrencinin hangi düzeyden alınarak hangi noktaya ulaştırıldığına bakmak büyük önem taşır. Eğitimdeki başarının en önemli kriterlerinden biri, öğrencinin başlangıç seviyesine kıyasla ulaştığı gelişim düzeyidir. Bunu saptamanın en önemli yollarından biri de liseye başlarken yapılan ölçme ve değerlendirmelerle öğrencinin temel alanlardaki başarı düzeyinin belirlenerek süreç içerisinde gösterdiği gelişimin takip edilmesidir.

Ayrıca, liseye başlayan öğrencilerin ilköğretime dair bilgilerinin ilköğretimler tarafından liselerle ayrıntılı bir şekilde paylaşılması, onların akademik ve sosyal uyumlarını desteklemek açısından çok önemlidir. Özellikle rehberlik servislerinin iş birliğiyle yapılması gereken bu bilgi alışverişi, öğretmenlerin öğrencileri daha iyi tanımasını ve bireysel ihtiyaçlarına uygun yaklaşımlar geliştirmesine yardımcı olur ve öğrencilerin liseye uyum sürecini kolaylaştırır. 

Özetle; öğrenciyi mevcut durumunun ötesine taşıyabilmek ve sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkartmak yalnızca yüksek puanlı öğrencilere eğitim vermekten daha fazla emek gerektiren anlamlı bir eğitimciliktir. Burada söz konusu olan, eğitimcilerin dolayısıyla da okulun gerçek anlamda başarısıdır diyebiliriz. 

Aşılması gereken bir başka sorun ise Ermeni okullarının gelişimini değerlendirirken sadece birbirleriyle karşılaştırmak yerine, daha geniş bir vizyonla hareket edilmesi zorunluluğudur. Bu okulların, ülkenin nitelikli eğitim kurumlarını da model alarak kendi yapılarını olanakları dahilinde güncellemeleri, çeşitlendirmeleri hem akademik hem de kurumsal anlamda yarar sağlayacaktır. Eğitimin kalitesini artırmak, kısır sayılabilecek bir rekabetle değil, farklı örneklerden ilham alabilecek yenilikçi yaklaşımların benimsenmesiyle mümkündür. 

Armen Saruhanyan: Eğitimci, Surp Haç Tıbrevank Lisesi eski müdürü

  

Kategoriler

Toplum Okullar



Yazar Hakkında