OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Apartheid’ın tanımı hakkında altını çizmemiz gereken ikinci önemli nokta, bunun bir hukuk sistemi olarak var olması gerektiği. Başka bir deyişle, ortada yapılandırılmış, uzun süreler boyunca işleyen, kanun, kararname, genelge gibi resmî metinlerde gözlemlenebilen sistematik bir ayrımcılık olması gerekiyor. Bu açıdan Türkiye’ye baktığımızda, 1920’lerden 1940’lara kadar bu tür ayrımcı bir sistem olduğu konusunda hiçbir şüphe yok.

Patrikhane, tarihte nasıldıysa bugün de bire bir öyle olmak zorunda değil. Gerek mevcut patriğin, gerek bundan sonra o makama oturacakların bir karar vermesi gerekiyor: Ermeni toplumunun temsilcisi mi olacaklar, devletin memuru mu? Fakat burada patriklere de haksızlık etmemek gerek. Onlardan önce bir karar vermesi gerekenler Türkiye’de geçmişten bugüne devleti yönetenler.

Ermeni toplumunun bir temsiliyete ihtiyacı vardır. Bunu takip eden sorular şunlardır: Peki, bu temsiliyet Patrikhane yoluyla olmaya mecbur mudur? Hatta öyle olması doğru mudur, yanlış mıdır? Burada iş biraz daha çetrefilleşir, fikir ayrılıkları ortaya çıkar. Öte yandan, Ermeni toplumu içinde bu hususta var olan fikir ayrılıkları bir yana, devlet de Patrikhane’ye “Yaşar ne yaşar ne yaşamaz” muamelesi yapar. Patrikhane hukuken yoktur ama patrik fiilî temsilci muamelesi görür,

Bu maçın Suudi Arabistan’da oynanmasını yanlış buluyor veya orada olanlardan sonra maça çıkmayıp geri dönmek gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Suudi rejimi de sonuçta zorba bir rejim, ona her türlü eleştiriyi getirebilirsiniz ama cümleye “Araplar” diye başlayıp koca bir gruba toptan hakaret ettiğinizde bu ırkçılıktır .

İsrail bugün kendini askerî açıdan çok üstün görüyor olabilir, gerçekten öyle de olabilir. Fakat, bu tür sorunları insan ömrüyle veya bir nesille sınırlı şekilde değerlendirmenin yanlışlığı ortada. Düşünsenize, 2020’deki savaşta ölen binlerce Ermeni ve Azeri genç, kendilerinden önce başlamış bir kavgada ölmek için doğmuş oldular.

İsrailli yöneticiler ve destekçileri “Neden Hamas’ın şiddeti görülmüyor?” diye şikâyet ediyorlar. Sen Hamas’ın vahşetini üçe beşe değil bine katlar, Hamas’ın bir gün yaptığını sen iki buçuk aydır her gün yaparsan, Hamas’ın senin gölgende kalıp görülmemesinde de şaşıracak bir şey yok.

Karşı karşıya kaldığımız sorun, her zaman söylediğimiz gibi azınlık vakıflarına dair temel, yapısal yanlışlıklardan kaynaklanıyor. Bunun yanı sıra, mevcut seçim yönetmeliği hazırlanırken bunun devletin âdeti olduğu üzere tepeden inme değil, açık ve zamana yayılmış istişareyle hazırlanması gerektiğini söyledik. Ayrıca, yönetmelik yayınlanınca da bu metnin yetersizlikleri, boşlukları, yanlışları, iç çelişkileri olduğunu anlattık ve değiştirilmesi gerektiğini söyledik.

İsrail ve politikaları, toplumları keskin biçimde ikiye bölen bir faktör hâline gelmiş durumda. İsrail’in eylemleri insanların birbirini dinleme ve anlama isteğini, kapasiteni, tahammül eşiğini dramatik biçimde aşağı çekti, çekiyor.

Bir topluluğun bir coğrafyada, başka gruba tabi olmadan, eşit ve özgür olarak yaşayabilmesi için geçmişte herhangi bir zamanda o topraklar üzerinde bir devlet kurmuş olmasına, hatta tarihin çok eski çağlarından beri orada yaşıyor olmasına gerek yoktur

İsrail’i durdurmak, sadece Gazze’deki insanların hayatını kurtarmak için değil (ki bu da tek başına yeterli olurdu), aynı zamanda insanlık olarak hâlâ etrafında toplanacağımız, toplanabileceğimiz bazı değerler olduğunu gösterebilmek, buna inanabilmek için de gerekli. Batılı (AB, ABD) devletleri yönetenler, bu değerleri koruma konusunda utanç verici bir durumdalar. Fakat, Batılı sivil toplum kuruluşlarından, Batılı halklardan gelen itirazlar her geçen gün artıyor.