OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

AYM, hak ihlaline uğramış olmak, dolayısıyla dava açabilmek için Ermeni toplumu üyesi olmayı yeterli saymıştı. Başka bir deyişle, davacıların ‘yönetici’ gibi resmî bir sıfatı olması gerekmiyordu. Örneğin bu, herhangi bir Ermeni’nin veya diğer azınlık gruplarından bir bireyin yeni yayımlanan vakıf seçimleri yönetmeliği hakkında, seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle dava açabileceği manasına geliyor.

Adayların vakfın bulunduğu bölgede ikamet etme şartının birçok vakfın yönetici bulamamasıyla sonuçlanabileceği birçok kişi tarafından dile getirilmesine rağmen hala bu şartta ısrar ediliyorsa, seçimler il geneline açılmıyorsa, insan o zaman ister istemez “Acaba azınlık vakıflarını mülhak, hatta mazbut vakıf haline düşürmenin yolu mu yapılıyor?”, diye düşünüyor.

Mezarlıklar ve ölüler neden saldırılara hedef olurlar? Ölülerin bir zararı mı var, birilerini tehdit mi ediyorlar ki? Bu sorulara pek çok farklı açıdan cevap verilebilir. Mesela, mezarlıkların düşman veya öteki olarak bellenen kesimlerin o topraklar üzerindeki köklü geçmişine işaret etmesi rahatsızlık yaratır.

Patrikleri ve patrikhaneleri hiç tanımasalar, hiç muhatap almasalar daha tutarlı olacak. Bir yandan tanıyorlar, bir yandan tanımıyorlar ki bu da bizi yukarıda sorduğumuz sorunun cevabına getiriyor: Böylece ellerini kolaylaştıran idari bir esneklik yaratmış oluyorlar, kendilerini kanunla bağlamıyorlar. Örneğin, kalıcı bir patrik seçim yönetmeliği yapılmamış, her seferinde geçici Bakanlar Kurulu talimatnameleriyle seçimi düzenlenmiştir ki her seferinde, Ermeni toplumu patrik seçeceği zaman tekrar hükümete mecbur olsun.

Seçimleri bir an evvel yapma isteğini anlıyor ve aslında bu isteğe katılıyorum. Dolayısıyla, bu seçim sürecinin işlemesi gerektiğini de kabul ederim. Fakat, farklı motivasyonlarla da olsa Ermeni toplumu içinden bu yönetmeliğe, dolayısıyla seçim sürecine karşı yürütmeyi durdurma isteğiyle dava hatta davalar açılması çok büyük bir olasılıktır ve şaşırtıcı olmayacaktır. Bense, geçen hafta da söylediğim gibi, bir ara formül öneriyorum.

Bu süreç baştan beri söylediğimiz şekilde şeffaf biçimde yürütülseydi bu ve bundan sonra belirteceğimiz konularda belki bir orta yol bulunabilirdi. Şimdi ise yürürlüğe girmiş bir yönetmeliği tekrar ele almak gibi daha çetrefilli bir işten bahsediyoruz.

Yanıtlanması kolay bir soru da değil. ‘Armenian Weekly’ dergisinin 2 Haziran tarihli sayısında, ABD Taşnak Partisi Doğu Yakası Lideri George Aghjayan’ın, tam olarak bu başlığı taşıyan bir yazısı yayımlandı. İnsanı ters köşe yapan bir yazı...

Özellikle gençlerin Ermeni toplumundan ve kurumlarından pek bir beklentisi kalmamış ve onun için de uzak duruyorlar. Yaşlılarda bezginlik olması, hadi yorgunluk gibi sebeplerle anlaşılır diyelim ama gençler de bezgin ve umutsuz. Neden? Bunun birçok sebebi var. En önemlisi, senelerdir hakkın, hukukun, adaletin gereğinin göz göre göre çiğnendiğine, ister devlet ister Ermeni toplumu içinde olsun, gücü elinde bulunduranın hakka, adalete aykırı olsa da kendi istediğini kanırta kanırta yaptığına şahit oluyorlar ve bunu değiştirme gücünü kendilerinde hissetmiyorlar,

Tüm bunlar tesadüf olamayacak kadar sık aralıklarla oldu. Bu isimlerin birçoğu, Ara Malikian da dâhil, Türkiye’de defalarca konser verdiler. Bugün ne oldu? Bu iptalleri ve yasakları şoven, milliyetçi, muhafazakâr siyasetin yükselişinin başka bir tezahürü olarak yorumlamak için uzman olmaya gerek yok.

Durum sadece Türkiye’ye de özgü değil. Örneğin, ABD’de göçmenlere, beyaz olmayanlara karşı düşmanlık ve nefrette yükseliş var. Sağcı, beyaz ırkçılar “great replacement” dedikleri Türkçe’ye “büyük yer değiştirme” olarak çevrilebilecek bir kavram uydurmuşlar, daha doğrusu Avrupa’da uydurulan kavramı iktibas etmişler. Geçen hafta New York eyaletinin Buffalo kentinde 10 kişinin katledildiği katliamda, katil saldırganı motive eden temel zihniyet de bu.